Düş mahkûmuyum şehrin ve istila
edilesi şiirlerin zemheride saklı üşümüşlüğü.
Gelmiş geçmiş en büyük coğrafyasıyım
aklın ve sevdanın ve aşkın metruk dizelerinde saklı firari bir nükteyim.
Mutlak gölgeler
Münferit yangınlar.
Albenili bir aşkın şeceresi ve işte
muğlak satırlarda ifşa ediyorum yüreğin tenhalığını.
Kezzap dökülesi mazinin damga puluyum
en çok da aşkın hicreti dem vurduğum…
Mal edildikçe suçlar yangın yerine.
Mahal veren acılar gönlün
seferberliğinde saklı zimmetli gölgelere.
Yüreğin de infazı.
Yalnızlığın karekökü.
Ölümün güdüsü iken yaşamak ve
yaşatmak ve dikenli yollarında mutluluğun huzuruna çıktık bir kez kaderin.
Gülüşler kundaklandı.
Zeminse karardı.
Zanlardı ıslıklayan masumiyeti.
Bir zan tarifesi adeta gerçeklerin
makul gerekçeleri.
Töhmet altında kalan aşk ve şair ve
gizin titrettiği sesinde saklı bir nida belirsizliğin de iz düşümü belirgin
olansa sözde görünüş ve işte içimin resmini çiziyorum, sayın hâkim…
Bilemezsiniz ansızın esen rüzgârın
kudretini.
Bildiğinizden öte anlatacaklarım ve
işte içtimada geçen ömrün son nefesine kadar saklı tutacağım hüviyetimi ve
masumiyetimle sınırları aşanlara verip veriştirdiğim.
Gözden ırak olsa ne ki sevgi ve
sevgili?
Yerle yeksan olmuşken masallar ne ki
gerçeklerin boyutsuzluğu ve işte sayıyorum soldan sağa, sayın hâkim:
Söz s/avunmanın madem korkusuzca dile
getiriyorum içimde yatan aslanı oysaki uysal bir kediydim ben öncesinde
verdiğim tüm zararsa kendime…
Sanığım.
Sarığımda saklı sırlarım.
Ve sandığım…
Hani tıkıştırdığım içine sandığın
artık sandıklarım neyse.
Makul olsam ne ki sevgisiz bir
cihanda saklı tuttuğum ışığım ve sönmez feri yüreğin bense gizil neferiyim
bitimsiz sevginin…
Huyum kurumasın can çıksa da sözümde
saklı özüm ve asla geri durmayacağım sevmekten ve umuttan yana batan teknem
yeniden çıkacaktır suyun üzerine.
Sudan sebeplerle ta ne zaman öldürdüm
hem ben nefsimi!
Açlık ne ki ve de susuzluk?
İnancın büyüdüğü ve büyüttüğü rahmeti
içime çektim ve o günden beri elemle diktim söküklerimi.
Hüznüme kefilim, sayın hâkim.
Sözcüklerime de ve yüreğime.
Tıkış tıkış yüreğim ancak sıra şimdi
geldi kendimi sevmeye.
Boynumun borcudur hem duyduğum saygı
sizlere ve asla taviz vermeyeceğim samimiyetimden.
Gölgemi kovmuşken kapıdan çoktan.
Çarptığım kapılardan sonra sıra
mademki geldi sıra canımı sonlandırmaya lakin can benim ve emanet edilesi ve
inancım bir bütün aşkın hikmeti ve İlahi Ateşin harı ve işte kıvılcımlardan
ibaret içimdeki acı açamadığım yüreğimi açmaza girdiğimde ise daha çok
yaklaştığım Rabbime nasıl hamt etmem ben aşkın da izafi yokuşunda inip çıktığım
ve işte ehemmiyetle sevip yaşadığım.
Hırkam beni sıcak tutan.
Bir lokma yetmez mi hem şu ufacık
canıma?
Gelin görün ki içimde saklı
sonsuzluğun deryası.
Aşkın hicreti, sayın hâkim…
Ve tüm suçum günahım.
Sadece Allah katında saklıdır itiraflarım
ve boynum kıldan ince haricinde korktuğum bir kul yok Allah’ın izni.
Saklı tuttuğum rüzgâr.
Sandık dolusu sanmadığım ne varsa
tıktığım.
Bir şerefim var hem benim ve onurum
ve adım ve hüviyetim…
Hiçlik mertebesinde asılı kaldığım
herkese öykünmediğim ve işte şahsına münhasır duygularımla ve öznel fıtratımla
özgürce salındığım bir derya sevgi denizinde kâh uçtuğum kâh dibi boyladığım…
Gönlün surları.
Belki de mutluluk sadece bir şehir
efsanesi.
Ve tutuşan yüreğim.
Tutkulu kalemim.
Allah rızası için yaşar ve severken…
Bir benzerim yok cihanda.
Katıksız sevdiğim her insanı.
Külyutmaz yetileri iblisin ve işte
lanetledim nefsi de yalnızlığın fecrini de.
Bir hazineyim.
Bir de hazne.
Bir tek zerreye tekabül eden bir
fani.
İman gücümle büyüyen varlığım bazense
yere göğe sığamadığım.
Hancının misafiriyim.
Hamt olsun fıtratın coşkusuna.
Ve gücümü Allah’tan aldığım kadar
boyadığım yeryüzünü gökte asılı bir heceden de çıkıp yola…
Hecelediğim hiçbir duygu yok ki.
Yokluğun da muadili.
Köpüren dalgalar semiren umudum,
sayın hâkim.
Lütfen siz de baştan başlayın saymaya
ve göreceksiniz kaç milyon kere ihanete uğradığımı ve işte saklı tuttuğum kadar
haysiyetimi sivri dilinden kâfirin korusun beni Rabbim…
Mademki söz s/avunmanındı.
Savurmadığım ne mi kaldı?
İçimdeki yitik şehir.
Yüreğimdeki yetim şiirlerim.
Yerle yeksan edilmiş olsa ne ki
dünyam?
İçimdeki cenneti savunuyorum, sayın
hakim..
Ve bitimsiz bir içsel yolculuk
benimki her ne kadar dış ses baskın ve muhalif olsa da…
Mademki yok tek yanlışım…
Yan tutmayan evrenin yerlisiyim de
acıların ve istirham ettiğim sevginin de muadili iken iman gücüm ve bitimsiz
coşkum…
Karar sizin, sayın hâkim.
Kardığım binlerce cümlede asılı
kaldım hem ve hayat hiç böylesine muhteşem olmamıştı…
Sevmek suçmuş madem, sayın hakim…