Bende Saklısın...



Özlemimin nesnesisin ve öznemin gizemi çünkü sen bende saklısın, sevgili babacığım…

Ölgün bir gün ritmini yitiren.

Sürgün edildiğimse yalnızlığın coğrafyası oysaki ana kıtam sevgi ve ana vatanım aşk seccademde saklı huzurumla ve yaşımla önce Rabbimin huzuruna çıktım ve işte geldim kondum kabrine.

Uzağımdasın.

Bense insanların tuzağında içi boş bir tuzluk gibi salınıyorum ve sarmalında yokluğun var olmanın hikâyesini yazıyorum.

Yorgun bir iklim.

Yorgun bir ay iken Kasım.

Yorgunluğun münferit hüznü ve kimsesizliğimi dindiren yüce Rabbim.

Meylettiğim kadar sevgiye mealim de sevmek.

Sevdiğim kadar sevildiğim şüphe götürür ama bu, beni sevmekten alıkoyamaz.

Rakımı yok içimdeki ulu dağın rengi de yok sözcüklerimin aslında kanaviçeler asılı her birinde aslında ben Araf’ta saklı ve asılıyım çünkü cennet de cehennem de içimde ve nereden gelip nereye gittiğimi unutmadım unutulma ihtimalimi geçtim çünkü unutulduğum kadar umurundayım da birilerinin.

Birileri deyip de geçiştirdiğimi sanma sakın sevgili babam ne de olsa geçiştirilen benim ve geçkin zamanın gergin derisinde gidip geliyorum adeta hüznün meddücezriyim ve seyrüseferinde duyguların kâh bir nakkaş kâh bir şair kâh bir terzi ve bilumum söküklerimi yaza yaza dikmeye çalışıyorum.

Başım dik.

Evet, dik başlıyım çünkü neyin doğru neyin yanlış olduğunun bilincinde kanıksadığım kaderimin de izini sürüyorum ve gizimle örtünüyorum aslında izahı olmayan var oluşların notunu alıyorum.

Peyda olan yeni bir gün ve yeni dertler.

Karanlığın zikrinde saklı iken aydınlığın fikri.

Fikren yenik düşsem de zikrimden ödün vermediğim.

Zemherilerde saklı çalıntı bir çan çiçeğiyim yetmedi…

Bir açıp bir solan ters lale.

Ve aslımı inkâr etmediğim kadar gül vasfımla serptiğim polenlerim dikenlerimi batırdığım yalan yüklü söylence balonları gerçek manada da sönüyor o yalancı balonlar ve doğrucu kimliğimi çok da değer taşımıyor ve artık kapısından kovulduğum köylerin çetelesini filan tutmuyorum, baba: gel gör ki uzaktaki her köy benim köyüm tıpkı sen bir ömrünü o köy senin bu kasaba benim tayin olduğun kadar hakkıyla icra ettiğin öğretmenlik mesleğinin duayeni bir babam olduğu için nasıl da gurur duyuyorum ve…

Biliyorum ki: sen de zamanında benimle hayli gurur duydun gerçi sık sık dile getirmesen de…

Ya, şimdi, baba, hicap dolu yalnızlığımda haizi olduğum bunca doğrunun ve gerçeğin gölgesinde yaşadığım kadar ben ezelden beridir de gölgemle kavgalı iken…

Bak, işte yine yaptım yapacağımı:

İki cümlemi de yarıda kestim:

Ya, diğer yarım?

Vakıf olduğum kadar var olmanın da mücadelesidir bunca cephede verdiğim mücadelenin de bir karşılığı olmalı mı sahi?

Olmaz mı hem de haddinden fazla yine de karşılık vermekten imtina ettiğim söz düelloları ve insanların nezdinde hali hazırda sessiz kendi halinde bir insan olsam da aralıksız hezimete uğruyorum.

Eziyet babında haiz olduğum meziyetlerim ve bir Allah’ın kulu da üstünde durmuyor meziyetlerimin ve asla sıvazlamıyor sırtımı ama zaten benim Ulu bir Dağım var ve evet, benim Ulu bir Çınarım var.

Sözcüklerim notalar gibi s/üzülüyor aklımın balta girmemiş ormanlarında…

Sözcüklerim atıl yürekler hapishanesinde değil gönlü geniş sevgi dolu insanların nezdinde kabul görüyor:

Ya, ben kabul görüyor muyum?

Sarkaç kırıksa ve de sarnıç kayıpsa saydam yüreğimden dökülen her duygunun intiharı mıdır yoksa kalemimin diyetini ödediğim kadar yalnızlığımın rotasında koştuğum yüce Mevla ve işte bu sayede örtüştüğüm gerçeklerden payımı alıp çıtamı yükseltiyorum.

Bilinmezin gark ettiği bir fasıl.

Havsalamdan taşan sözcükler.

Fani yüreğim ve fevri sevgim ve sevdalandığım kalemim.

Bir bilinmeze tekabül eden gizin sitemi ve dinmeyen sireni ve evet, gözlerim parlıyor ve evet, gözlerimi ben en tepeye diktim bu bağlamda Aşkın İlahı D/okunuşunda seyyah sözcüklerimle ve günden güne büyüyen ışığımla karanlığı delip geçiyorum.

Işığım hep vardı ve var da olacak üstelik yaşasam da ölsem de bir şey değişmeyecek çünkü ben iki cihanda da aynı olacağım tıpkı doğduğum günkü gibi saf ve masum ve doğru kalmanın mücadelesidir aralıksız sarf ettiğim gücün bazen sönen duygularım ve sonsuzluğa mahal veren İlahi Aşkın nüansı da tınısı da zaten içimde saklı.

Yâdımsın sen, baba.

Yarenimsin, sen baba.

Kutsanmış aşklarda bana sevmeyi öğreten sensin yine gerçi…

Gerçi az yorulmadım senin otoritenle ve baskıcı bir informal eğitim idi ki sergilediğin ama şimdi daha iyi anlıyorum neden bı kadar korumacı olduğunu.

Dünümü temize geçmiyorum çünkü yeteri kadar temizim.

Gel gör ki temyize gidecektir içimdeki çocuk ve boynu bükük de addedilmesin hani çünkü ben kendimi kimseye ezdirmedim görünürde herkes üstünlük taslasa da büyükten büyük Allah var ve işte devir değişse de insanların tutumları değişmiyor asla ama yılmadan da mücadelemi veriyorum.

Yorgun kıtalardan geldim.

Yorgun coğrafyalara göç ettim.

Ve işte sessizliğimle kopan gürültüye b/akıyorum da.

Ve bir lahza da yaşayan kalemim aslında tarumar edildiğim aslında kutsandığım aslında kalemim ve yüreğim iken benim tüm servetim.

Göğün uzamında bir orman var, baba:

Ruhumun balta girmemiş ormanlarında yaşayan bir çocuk ve de:

Hala adı olmayan hala sanı olmayan hala sahiplenilmeyen hali hazırda sahipsiz addedilen hala mahcup hala utangaç hala yaralı hala aklı dünde kalmış…

Geçtiğin yollardan az da olsa geçtim ama sana benzemek adına da çok çile çektim gerçi senden öğrendiğim onca şeye rağmen senin gibi baskıcı ve otoriter bir insan olmadım olamadım gerçi öğretmenlik yaptığım yıllarda da hep tatlı-sert olsam da nasıl da erirdi yüreğim öğrencilerimle olan diyaloğumda nasıl da sevgi kelebeği addedilirdi kimliğim.

Dünde kalan çok şeyin hazzını yaşıyor yasını tutuyorum ve yorgun iklimin de elini tutarken ansızın bırakıldığım cami avlusunda biliyorum ki: Allah yolunda olduğum kadar pek çok merhaleden geçtim ve gerçek manada methiyeler dizdim de yeteri kadar insanlara.

Çocuk kalmanın en güzel yanı mı?

Yoksa içimde ukde kalan çoğu şeyin diğer yarımı tamamladığı mı?

Yâdım dünüm ve kefilim içimdeki cennete.

Bazen bir cehennemi yaşadığımın da ertesi duyduğum huzur ve şükürle sabrın ne olduğunu da öğretti bana yüce Rabbim.

Delice esen rüzgâr üşütürken beni senin nasıl üşüdüğünü tahmin ediyorum, baba ve sana kavuşmak adına da çok çaba sarf etmiyorum çünkü yeryüzünde tamamlamam gereken görevlerim var.

Sakin ve huzurlu bir dervişe öykündüğüm kadar zikrimle fikrimle aynı kalmayı başarmanın verdiği öz güvenle yaşıyor ve yazıyorum.

Bir nebze de olsa beni anlamış insanların varlığıdır da beni ayakta tutan ama en başta yüce Rabbimin verdiği güç kuvvet ile yaşadığımın da ta kendisidir şu yazdıklarım gerçi içinde bulunduğum koşullarda iki arada bir derede yazsam da benim ruhumun dere yatağı asla kurumadı ve işte gönlümün enginliğinde ve hayallerimin eşliğinde kimine göre bir baltaya sap olamasam da dert değil çünkü ruhumdaki saf bakir balta girmemiş ormanlarda yaşayan uçuşan kuş kalbimle sekiyorum da bir bir kâh cenneti kâh cehennemi yaşadığım hayatın engebeli arazisinde sadece doğru zamanı bekliyorum tüm hayallerimi gerçekleştirmek adına.

Bir sonraki görüşmemize kadar huzurla kal, baba ve bil ki durduk yerde seninle istişare etmiyorum.

Öyle ki içimde kalan ukdedir seninle yarım kalan hayat hikayemizin de devamını yaşamak adına ahrette buluşana kadar hoşça kal gerçi öncesinde yine sana buradan söyleyeceklerim var ama…

Rahat uyu şimdilik.


( Bende Saklısın... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 11/12/2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.