Mana Âleminin Sırrı Ve Aşk...



Müsterih olun, sevgili bayım ve müstesna bir günü ziyan etmeliyim b/ölünmüş gerçeklerde saklı gerekçe ve nidalarla varsın olsun bir kere daha düşelim bu derin çukura rengiyle hazanın hazzında serili iken yapraklar mademki Aralık ayına ve kışa kucak açtı doğa bırakın da o aralık kapıdan geçsin hayallerim uzağınızda olsam da Aralık güneşi ile ruhunuzu ısıtsın düşlerim mademki dualarda kesişiyor yolumuz…

Renk körü bir aşk mıdır bu yoksa aşk körü bir dünyada boca ettiğimiz duyguların korunda mı saklıdır gizem?

Bir ritüeldir oysaki yaşamak.

Hayat mektebine de henüz düştü yolum başımı alamadığım kadar kitaplardan korunaklı dünyamda kollandı arkam hoş görü ve sevgiyle eşleşen bir rüya imiş meğer yaşadığım ta ki annemle sınandığım kadar.

Arz ettiğim bir hayalim yok sadece.

Arsız bir imge de değilim asla ne de askıntı bir rüzgâr:

Kırık yüreğimle şahlandı mı duygularım an gelir eserim an gelir susarım an gelir ölürüm muhatabım sadece evren ve Huda mademki bir de kolluk kuvvetim iken sevgim ve kalem ettiğim kelamda saklıdır bereketi ömrün.

Ruhumu yasaklı bahçelerinde gezemez hiç kimse ve dumura uğradığım kadar yaşarken defolu sevgilerden de aldım mı nasibimi dışarlıklı bir lehçedir özlemin kulağıma fısıldadığı ve o ki: uzağımda olsa dahi kulağına da gitti Sağır Sultanın…

Ağırdan aldığım bir hayat:

Eh, bir ağırlığı olmalı insanın…

Sunulan zanlaradır öfkem ve sıfatlara ve ben en çok Ağır Molla olmayı sevdim hayatta bir de için için sevmeyi ki…

Aslında ağır da yürümem gün boyu koşuştururum adeta içime serpili tuz ruhu ve yandığım kadar yakardığım Huda yaktığım kadar gemileri bense hala o batan geminin dümeninde kırık nazımla kırgın niyazımla salkım saçak serildiğim adeta denizin coşkusuyum adeta devasa dalgaların her bir damlasında, damıttığım kadar hayatı damımdır hayaller kundaklanmış kalbimde çalar hüzünlü şarkılar…

Serinkanlı olmayı hep istemişimdir ama sıcak kanlılığımdan da öte panik iken haletiruhiyem sanırım ben çoktan tasfiye etmeliydim bu aşkı.

Taziyelerimi sunuyorum şüheda mazimi.

Telkin ettiğim kadar kendimi tesir de etmez bana acılar sadece sevgim büyür ve yeniden bölünür yüreğim:

Bir b/ölü aşkım madem…

Ve işte tekil hanemden taşan sitem ve özlem.

Kazayağı acılardan ördüğüm takkem yüreğimde saklıdır tekkem ve ben bir derviş gibi zikrime uyarım uydururum da fikrimi salındığım kadar Mana Âleminde ben en çok annemi sevdim bu hayatta.

Acıya bandığım ekmek gibidir benim sevgim:

Hem dilim yanar hem yüreğim hem de kalemimle sakittir içinde yaşadığım kale duvarlarım ve sancağım ve bayrağım ve işte ruhuma çöreklenen o devasa asam mertebeler aştığım mekân değiştirdiğim aslında ben tavaf ettiğim kadar dünyanın Mana Âlemini ruhumla kırbaçladığım sözcüklerim ve şahlanan imgelerim en çok da ben sizi Allah rızası için sevmişken, derinden bir of çektiğim nasıl ki muteberdir Aşk, yerleştiği en üst Makama elbet Eyvallah defalarca arz ettiğim kadar talep bulmasam da Eyvallah.

Göğün münferit boşluklarından koptum önce.

En çok da hayattan kopmuşken hem de gencecik yaşımda ben nasıl istirham edebilirim ki beni Sevmenizi?

İhmal ettiğim kadar içimdeki çocuğu ihbar ediyorum işte yaralı ve yamalı yüreğimi ve itibar ettiğim kadar itibar görmekle iştigal ve evet, ben saygıyı da sevgi ile eş bellemişken bir ömür imha edebildiğim kadar kötüyü nefreti kini ve nefsimi son nefesime kadar da seveceğime ve yazacağıma dair ant içtim Kutsal Kitabın üstüne.

O mecra ki uzağında kaldığım…

O münferit iklim ki içimde saklı onca v/edanın da satır aralığında seken bir yavru kuş gibi bilfiil men etmişken kendimi dünya nimetlerinden asla da öykünmedim ben asla özenmedim bir Allah’ın kuluna, sevgili bayım…

Ölümsüzlüğe nazire ettiğimse çok bariz.

Ötekileştirmişken beni onca insan ben de içimdeki yangını daha da büyüttüm hayal kırıklıklarımla üstüne benzin döktüğüm yüreğin de yasını filan tutmuyorum hani ve yaş alsam da hali hazırda bir çocuk gibi sekiyorum bir odadan diğerine bir âlemden diğerine alametifarikası iken yılgın yılların ve yorgun masalların kahramanı olmaya da talibim keza nice kere oldum da kahramanı yazdığım öykülerin ve âcizane romanlarımın.

Külümdeki her zerreye de talibim.

Gülmeden geçen ömrümü heba etmiş olsam da ben diğer yakasındayım bu geçici âlemin…

Üstü örtülü bir masa belleyebilirsiniz beni.

Güme gitmiş hayallerden derlediğim şiirlerimi ise size adıyorum.

Gülüm/semeye duyduğum ihtiyaç ile daha çok sevmeyi kendime şiar edinmişken azıcık da olsa sevilmeyi istedim bir ömür öyle ki emindim de gelin görün ki: dostumla aramıza nifak sokanlardan aldım ben dersimi.

Varlığımın yarısı öğrenci diğer yarım muallime…

Yüreğimin yarısı Asya yarısı Avrupa ve işte ruh ikizim iken şehri İstanbul asla atıl yüreklerden haz etmedim ne de batıl sevgilerden hep de sektim bir uçtan diğer uca hep sektim bir yakadan diğerine ve de yakamdan düşmez iken hüzün ben ve şiirlerim hüzünle serpildik ve hazzında ömrün ara ara ölmeyi diledim de Mevla’mdan…

Bir okul imiş meğer hayat ve ben bunu sadece son bir yıldır öğrendim ne zamanki annem Araf’ta takılı kaldı ne zamanki yüreği tekledi ne zamanki annemden ayrı düştüm aylar boyu ve işte aldım boyumun ölçüsünü men edildiğim kadar hem annemden hem sevgiden anladım ki sırça köşküm imha edilmişti yine de korunaklı dünyamda ayakta kalmayı başardım Rabbime koştuğum kadar O, zaten ta içimde iken büyüyen bir umutla bir bekleyişle bir sevgiyle ve iman gücümle annemin yolunu g/özledim.

Bir ardıç kuşu bazen.

Ya da kanadı kırık yavru bir serçe…

Bir o kadar izahı olmayan duygularım kâh ağlatan kâh gülüm/seten ve şerh düştüğüm kadar ismime mademki insan ismiyle yaşar ben de ismime münhasır bir yaşam dilimiyle bir umudun dilemmasıyla at koşturuyorum adına hayat denen informal okulda ki…

Ömrümün çoğunu eğitime ve bilgiye adamışlığımla sınırlı da kalmadım nasıl da kitaplar benim en iyi dostumdu ve işte seve seve; okuya okuya ve acı çeke çeke ulaştığım mertebe İlahi Aşkın coşkusun vakıf olduğum kadar yükselen bir tempoda zikrediyorum fikirlerimi bir meczup derviş hüviyeti ile kalemimin de rüzgârında savrulduğum kadar yanmaktayım Aşkın ateşinde.

Sancılı ruhumu daim olması adına.

Hayallerimin de sonlanmaması adına…

Mademki henüz çiçek açmadım ve işte o günü bekliyorum açmak adına ta ki Rabbim, ‘’ol’’ desin…

Olmazın oluru bir aşktır bu.

Aşikâr yangındır bu…

Aşina olduğum bir özlem bir hasret ve imkânsızlığın çeperinde devirdiğim putlar yaktığım tabular bazense kırdığım potlarla salınıyorum hayat denen yolda ve rotada asla da dümeni kırmayacağıma şerh düştüm düşeli…

Ruhuma yediğim kurşun.

Başımın etini yiyen zalim.

Kundaklanmış yüreğim ve de…

Peki, benden ne mi kaldı?

Hele ki: ben bir ömür aşktan ve kendimden kaçmışken bu naçar yüreği sahi kim sarar sarmalar Rabbimden öte bir sevgi de yoktur madem ve de insan bir kere Allah rızası için sevmişken, sevgili bayım…

 

 


( Mana Âleminin Sırrı Ve Aşk... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 12/2/2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu