1 Andımız


Türküm, doğruyum, çalışkanım,
İlkem; küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.
Ülküm; yükselmek, ileri gitmektir.

Ey Büyük Atatürk!

Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim.
Varlığım Türk varlığına armağan olsun.
Ne mutlu Türküm diyene!"


Sayın bakanımız “Öğrenci andını tartışmaya açabiliriz.” demişler. Hadi ben öncülük edeyim ve tartışmaya açayım yukarıdaki andı.

“Türküm, doğruyum, çalışkanım”.

Türklükten rahatsız olanlar oldukça arttı son zamanlarda. Türk kelimesi önümüzdeki birkaç yıl içinde yasaklanırsa hiç şaşırmayınız. Ülkenizin adı “Türkiye Cumhuriyeti” olacak ve siz Türk kelimesinden rahatsızlık duyacaksınız. Ne yaman bir çelişki. Diyeceksiniz ki “Efendim, bu ülkede Türk olmayanlar da var. Onlara saygısızlık vs…” Bu ülkede bizler kimseyi sen şu millettensin diye kendimizden ayrı tutmadık. Herkese eşit haklar verdik. Seçme ve seçilme hakkıyla milletvekili, bakan, başbakan da oldu herkes. Devletin ve ülkenin bekası için dil birliğinin muhakkak olduğu tüm dünya ülkelerindeki örnekleriyle ortadadır. Evinde Türkçeden başka dil konuşan kimseye şimdiye kadar kim ne demiştir. Ama resmi dil için bugün Almanya’da, Fransa’da, İngiltere’de, Amerika ve Rusya’da Türkiye’deki gibi haklar isteyebilir misiniz?

“Doğruyum, çalışkanım” sözlerinden yukarıdakilerin rahatsız olması normaldir. İnsan kendinde olmayan şeyi başkalarında görünce biraz imrenmeyle rahatsızlık duyar elbet.

“İlkem; küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.
Ülküm; yükselmek, ileri gitmektir.”

Zaten mesele yurdunu, milletini özünden çok seven bir nesil yetiştirmek değil ki. Vatana ihaneti, milletine hakareti marifet sayan hainlere ödül veren bir sistem olduktan sonra siz okullarda bu andı söyletmişsiniz ne yazar.

“Ey Büyük Atatürk!
Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim.”

Hangi hedefi göstermişti Atatürk? Muasır medeniyetler seviyesine çıkmak. Hangi hükümet zamanında böyle bir arzumuz oldu ki? Biz hep kısır döngülerle birbirimizle uğraşıp durduk. İrtica, terör, mezhep ayrılıkları, yolsuzluklar, darbeler… Bütün bu uyduruk şeylerle meşgul edilip durduk yıllarca. Hala da meşgulüz. Neden mi? Boş şeylerle uğraşmayı bırakıp büyük millet olmayı hedeflersek başkalarının koltuğu altına girebilmek için mücadele vermez, dünyada söz sahibi olmak isteyen hakim bir güç oluruz. Bu da ağabeylerimizin ve onların koltuğu altında nemalananların işine gelmez.

“Varlığım Türk varlığına armağan olsun.
Ne mutlu Türküm diyene!"

Birilerini rahatsız eden en önemli kısım burası galiba. Bakın ben devam edeyim Atatürk’ün sözleriyle: “Ey Türk İstikbalinin evladı, muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.” Bundan rahatsız olanlar varsa olsun. Adı “Türkiye Cumhuriyeti” olan ülkemde “Türk” kelimesinden rahatsız olanlar, rahatsız olmaya devam etsinler. Varlığını Türk varlığına armağan etmeye gocunanlar ve Türküm diyemeyenler istiyor diye çocuklarımıza okuttuğumuz andı değiştirecek değiliz.

Arif Nihat Asya’nın ölümsüz şiiriyle cevap vermek isterim Türk kelimesinden, Türk bayrağından rahatsız olanlara:

Ey,mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,
Kızkardeşimin gelinliği,şehidimin son örtüsü!
Işık ışık, dalga dalga bayrağım,
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.

Sana benim gözümle bakmayanın
Mezarını kazacağım.
Seni selamlamadan uçan kuşun
Yuvasını bozacağım.



Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim:
Yer yüzünde yer beğen !
Nereye dikilmek istersen,
Söyle, seni oraya dikeyim !
( Andımız başlıklı yazı M. Kuvancı tarafından 21.05.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.