Dalgın dalgın yürüyordu. Yaptığı alışverişten sonra elindeki paketleri taşımaktan bir hayli yorulmuştu. Başı önde sanki yerdeki taşları sayar gibi ilerliyordu.

“bir acı kahvemi içer misiniz” diyen sesi son anda duydu.

Başını sesin geldiği yöne çevirince, onu gördü. Son birkaç aydır yaşlı adamın dükkânına sık uğrar olmuştu. Kitapların kokusuna karışan kahve kokusunu hayal etti bir an.

“neden olmasın “ dedi gülümseyerek

Yaşlı adam her zamanki güleç tavrı ile onu karşıladı. “Bugün çok geç kaldın hanım kızım, merak ettim seni dedi”

“her zaman ki işler işte Salih amca, bu aralar gerçekten çok yoruyor beni” dedi kadın. Gözleri yine kitaplarda. Aklında ise acaba Salih amca bugün ne anlatacak sorusu.

Salih Bey altmışlı yaşları geride bırakmaya hazırlanan bir memur emeklisi. Emekli olduktan sonra açtığı kitapçıda, eski ve yıpranmış kitapları onarıyor. Okunması için hazır hale getiriyordu. Yeni kitaplar yok muydu? Elbet vardı ama Salih Bey zevk alıyordu, kitap onarımından. Mahalleden birkaç kitapseverin getirdiği eski kitapları daha çok seviyor. Onlarla çocukları imiş gibi ilgileniyordu.

“sen kahvenin öyküsünü biliyor musun hanım kızım” dedi. Cezveye kahve ve suyu koymuş. Ocağın altını kısık ateşe getirmişti bu arada.

“yok, Salih amca bilmiyorum, daha doğrusu hiç düşünmedim de”

İki köpüklü mis kokulu kahveyi masaya koyarken anlatmaya başladı Salih Bey

Kahvenin bulunuşuyla ilgili meşhur bir rivayet vardır: Yemen’in yüksek yaylalarında yaşayan ‘Halidi’ adında bir çoban, keçilerinin bir ağacın kırmızı meyvelerinden yedikten sonra dinçleştiğini, hareketli hâle geldiğini ve geceleri çok az uyuduğunu fark eder. Çoban, daha sonra o meyvelerden hem kendisi yer, hem başkalarına verir. Arapçada ‘uyaran, dinçleştiren’ mânâlarına gelen “kahveh” kelimesiyle isimlendirilen bu bitki, daha sonraları bir içecek olarak kullanılmaya başlanmıştır. Kahvenin, adını ilk bulunduğu yer olan Etiyopya’nın ‘Kaffa’ köyünden aldığını iddia edenler de vardır.Her iki rivayet de fincanımızda köpüren siyah eşsiz lezzetin adını "kahve" kılmıştır !

Biz Türklerin kahveyle tanışması ise, Kanunî Sultan Süleyman devrinde olmuştur. Yemen Valisi Özdemir Paşa tarafından kahve, İstanbul’a getirilmiş ve Türklerin kendilerine mahsus pişirme usulünden dolayı da ‘Türk kahvesi’ ismini almıştır.Şöyle "höpürdeterek" içimine de "Türk içimi" desek hiç fena olmazdı hani... Ne de olsa bu içiş tarzı bize özgü olsa gerek!

Türk kahvesi, adıyla tarihin sayfalarına ve farklı kültürlere yerleşirken sosyal hayatımızı da derinden etkileyerek atasözlerine,manilere,fermanlara ve fetvalara kadar nev`i şahsına yakışır bir yer edinerek , edebiyatımızın da hatrı sayılır konularından olmuştur. Türk kahvesi, kabaran gönlümüz gibi fincanlara köpük köpük dolarken , kararan mürekkebimiz gibi kitaplara da damla damla misafir olmayı ihmal etmemiştir.

Gülümsedi genç kadın, elindeki fincanı masaya koyarken. “işte bugünde alacağım dersi aldım. Bundan sonra içtiğim kahveye daha faklı gözle bakacağım” dedi

Kahvenin hikâyesini bilmiyordum ama kahve fallarını çok seviyordum. “istersen bir de fal bakayım” dedi Salih Bey gülümseyerek. “biliyor musun kahve falları da Osmanlıdan günümüze gelmekte. O zamanlar canları sıkılan cariyeler vakit geçirmek amaçlı, kahvelerini içtikten sonra böyle bir oyuna başlamış. Daha sonralarıda gelenek halini almış. Kahve falını çok ciddiye alanlar bile olmuş. Şimdilerde biliyorsun her kahve ikram edilen yerde kahve falına baktırmak adet olmuş sanki.

“bana sadece ufacık bir mutluluk oyunu gibi geliyor kahve falı” dedi genç kadın. Günün bütün yorgunluğunu atmış. Dudaklarına gülümsemeyi oturtmuştu yerinden kalkarken.

Kırk yıl hatırı kalır bir fincan kahvenin. Boşuna denmemiş demek ki bu söz. Bir fincan kahve içimi zamanda, meğer ne tatlı sohbetler olurmuş

Kahve kokusunda kahve tadında bir yaşam sanırım hepimizin arzusu bu



GÜLHUN ERTİLAV

 
 
 
 
 
( Kahve Tadında başlıklı yazı Gülhun ERTİLAV tarafından 13.06.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.