.
Her özlediğimde burnumun direği sızlıyor babam…


Bunu en çok senden duyardım. O zaman o kadar anlam veremez, belki de gençliğin verdiği 
heyecanla dikkate almazdım. Dedemi kaybettikten sonra çok sık söylemeye başlamıştın bu 
sözü. Gençtik o zamanlar baba. Hayat gözümüzde gerçekten tozpembeydi. Keşke hep
öyle kalabilseydik. Yine senin dizinin dibinde, yine gülen gözlerinin altında kızın 
olabilseydim. 
Nereden bilebilirdim ki o kadar erken gideceğini. Hele veda bile etmeye fırsat 
bulamadan gideceğini. 


Hâlbuki beraber yapacağımız ne çok hayalimiz vardı seninle. 
En çok ta bir yerlere giderken kurardık hayallerimizi. Hep elimden tutarak yürürdün.  
Genç kızlığa yeni adım attığım günlerdi. Yine elimden tutarak beni bir yere götürüyordun  
da karşımızdan gelen iki bayan bize bakıp hiç de  onaylamamışlardı. Kız çok küçük adam  
büyük diye de yanımızdan geçerken söylenmişlerdi. Ne çok gülmüştük seninle o gün. Bizi  
evli sandılar diye... Bazen de belime sarılırdın. Böyle daha iyi himayemdesin diye. Nasıl da
gurur verirdi o hareket bana. Dağ gibi babam hep yanımda, hep arkamda olacak sanırdım. 
Yanılmışım


Meğer doymayacakmışım sevgine. Sayılı imiş seninle geçireceğimiz günlerimiz, bilememişim k
i. 
O tarihi unutmak istiyorum, takvimlerde o tarih geldiği zaman yok saymaya çalışıyorum.  
Ama mümkün olmuyor ki.

Baharın kendini gösterdiği günlerdi. Akşamüzeri eve girdiğimde, gözüm hemen her zaman 
olduğu gibi terliklerine takıldı. Terliklerin yerinde yoksa giydiğinin işareti ve bu senden 
sonra eve girdiğimin işaretiydi. Neden geciktiğimi açıklamak üzere odana gittiğimde 
uzanırken gördüm. Yüksek sesle uyandırılmayı sevmediğin için yanına yaklaşıp "ben geldim 
baba," dedim. Cevap vermedin. Oysa ne zaman sana seslensem, hatta odana girip yüzüne 
baksam anında uyanırdın. Biliyordum. Biliyordun. Bu ikimizin de ortak noktasıydı. S
abahları beni uyandırmaya geldiğinde sadece yüzüme bakardın. Hissederdim. 
Hissederdin. Hep gülümseyerek uyanırdık, ya da uyandırırdık birbirimizi. 

Bir kez daha seslendim, yine cevap vermedin. İçimde garip bir korku oldu. Yanına iyice 
yaklaştım sağ elin başının altında uyuyordun. Yanına oturdum, omzuna dokundum. Yine 
cevap vermedin. Bu kez sarsmaya ve bağırmaya başladım. Uyandığında ne kadar 
kızacağını da biliyordum aslında. Uyanda ne kadar kızarsan kız umurumda değildi. Yeter 
ki UYAN. 

O an evde kimler vardı hatırlamıyorum. Seni nasıl yataktan kaldırabildiğimi ve sırtıma nasıl 
alabildiğimi de hala anlamış değilim. Tek hatırladığım seni odadan çıkarırken artık 
birilerinin yardımıma geldiğiydi. 

Sonrası mı, sonra daha kötü. 
Hastanenin acilinde o doktorun söylediği kısacık o cümle:
"Başınız sağ olsun."

Burnumun direği sızlıyor babam aklıma geldiği zaman diyordun ya. 
Şimdi benimde hep öyle oluyor. Nedenmiş biliyor musun? 
Öperken kokusunu içine çekmişsen, özleyince burnunun direği sızlarmış.


Seni çok özlüyorum babam…….
 
 

Gülhun ERTİLAV
. 

( Babam başlıklı yazı Gülhun ERTİLAV tarafından 9.12.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.