İzlediğim belgesel çok ilgimi çekti.

 

        Artık günümüzde yavaş yavaş yok olan sobalar ve soba çevresindeki yaşamları anlatıyordu.

 

        Her ne kadar kendi yaşamımda soba ile içli dışlı olmasamda , geçmişe ait benim de sobalı anılarım

 vardı. Bunlar bir bir gözümün önünde canlandı

 

         Neler yapardık? Neler değişti?

 

         Küçüktüm, soba sadece benim için ısınma aracıydı. Her kış başında annemin söylenmelerini

hatırlıyorum.  Yine kış geliyor, yine her taraf  is  olacak, kömür tozlarına bulaşacak derdi. Haklıydı da

öğretmendi kadıncağız, hem  evde hem de okulda çalışmak, o dönemler için oldukça zordu. Okuldan

gelir gelmez sobayı yak, arkasından buz gibi mutfağa git , yemeği yetiştir. Çocuklar okula gidiyor

onların çamaşırları bir an evvel kurusun diye sobanın üzerinde tellere çamaşırı as. Velhasıl kısa kış

günlerinde bir hayli koşturmaca.

 

          Ama biz çocuklar için apayrı bir keyifti soba.  Sobanın üzerindeki havalandırma kapağından yanan

ateşin büyüleyici raksını seyretmeyi hep sevdim.

İnsanoğlunun ateşe düşkünlüğü her dönemde kendini gösteriyor sanki.

 

         Okuldan eve yağmurlu havalarda dönmüşsek ve eğer  sobamızda yanar vaziyette bizi bekliyorsa, ilk

yaptığımız şey, üzerimizdekileri çıkarıp sobanın yanında bir sandalyeye asarak kurutmak olurdu. Bir

yandan ellerimizi ısıtır diğer yandan mutfaktan gelen yemek kokusu ile kendimizden geçerdik.

 

         Tatil sabahları aile için gerçekten mükemmel geçen saatlerdi. Sürekli  oturduğumuz oda her zaman

daha sıcaktı ve daha büyük bir soba ile ısıtılırdı. Biz çocukların yattığı odada da gaz sobası vardı. Geceden

geceye sadece odanın soğunu kırmak için kullanılırdı. Sabaha karşı oda iyice soğumuş olur. Uyanır

uyanmaz diğer odaya koşardık. Sobanın üzerinde kaynayan çayın sesi, sobada kızartılmış ekmeklerin

mis kokusu karşılardı bizi odada.

Sobaya yakın bir yere konulmuştu yemek masamız. O zamanlar mutfakta yemek yemek gibi bir

lüksümüz yoktu. Hemen her şeyimizi bu odada yapardık.

Sekiz  ya da dokuz yaşıma kadar sobalı bir yaşamın içindeydim. Daha sonra kaloriferli eve geçtiğimizde

annem çok rahatlamıştı, belki bizler de daha rahattık.

 

           Ama ;

           İşte amasını şimdi düşünebiliyorum. Sobanın o birleştirici yakınlığı sağlayıcı özelliği, kaloriferli

yaşamda yok. Herkes kendi odasında, bireysel yaşamlara geçtik.

Çoğu kişi sohbeti öldürüyor diye televizyonu suçlar, ama sohbeti öldüren ilk şeylerden birisi

kaloriferli, rahat yaşamlar oldu kanaatindeyim.

 

            Sobadan kaloriferli yaşama geçmek bir sınıf atlamak mıydı, yoksa çağın güzel getirilerinden biri mi?

Elbette tartışılır .

            Getirdikleri kadar bir çok güzel şeyi de beraberinde götürdü kaloriferler.

Ne üzerinde kaynayan bir çaydanlık var, ne de kış günlerinin vaz geçilmez meyvelerinin portakal ve

mandalinanın soyulup kabuğu soba üzerinde yakılınca çıkardığı o büyüleyici kokusu.

             Eminim sobalı evde oturan okurlar okudukları zaman gülümseyip biz hala o güzelliği yaşıyoruz

diyeceklerdir.

            Bir sobanın yapımı ve eve giriş hikayesiydi bana bunları yazdıran.

 

             Kaloriferli bir yaşamla kültürümüzün bir kısmınıda mı kaybediyoruz acaba?

           

              GÜLHUN ERTİLAV






( Sobanın Etrafında başlıklı yazı Gülhun ERTİLAV tarafından 28.02.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.