Aruz Vezni:  mefâilün feilâtün mefâilün feilün(fa’lün)         

Birinci Söz’de Bedîüzzaman neler dedi bak,
Berâber aktaralım gel, arûza sığdırarak:
                            ***
’’
Şu kendi nefsime yazdım bütün bu Sözler’i ben,
Fakat benimle de birlikte dinlesin dileyen!
Eğer huzûru dilersen her işte Besmele çek!
Hayırların başı, İslam nişânıdır diyerek!
Bütün şu canlı ve cansız ne varsa söyler onu,
Ağaç, böcek, dere, dağ, taş… Çeker berâber onu.

Ağaçların kökü toprâğa besmeleyle dalar,
İpincecik bu kök ‘Allah’ der ayrılır kayalar!

İnek, koyun, keçi ‘’Allah’’ deyip de süt veriyor;
Şu bağla bahçe de zikreyleyip neler seriyor!..
Neler mi? İşte: Sarımsak, marul, biber, domates,
Fasulye, bamya, soğan, patlıcan, havuç, patates…
Ve meyveler: Kivi, şeftâli, portakal, kayısı…

Bütün bu nîmeti saymakla bitmiyor sayısı.
Şu hoş hikâyeyi gel dinle, aç kulaklarını,
İzâle eyleyecek çünkü tüm meraklarını:
Arap çölünde gezenler, kabîle ismi taşır,
Reîsin ismi alınmazsa, eşkıyâ sataşır.
Çıkıp düşer yola vaktiyle kalbi nurlu biri,
Filanca bir reisin nâmı hıfzeder fakiri.
Yürür bu yolcu fakat, eşkıyâ keser yolunu,
’Ne varsa heybede,ver!’ der, tutup büker kolunu.
’Çabuk sökül bakalım! Yoksa şimdi öldürürüm!’
-Ki, zerre merhamet etmezdi hiçbir ehl-i zulüm!-
O yolcu der ki:‘Filan bir reîs adıyla ben gezerim,
Cidâl için ne gücüm var ne kudretim ne ferim.
Reis korur beni ismiyle, git, bu zulmü duyar!
O güçlüdür, seni her nerde görse orda oyar!’
Duyunca bunları derhâl o eşkıyâ çekilir,
Reisle ölçüşemez çünkü kendi cismi, bilir.
Duyunca bunları, hançer girer hemence kın’a.
Bizim bu yolcu da tekrar devâm eder yoluna.
Bu namla girdiği her bir çadırda buldu rahat,
Tümünde izzet ü ikramla karşılandı o zat!
İkinci yolcu ne âlemde, haydi gel bakalım,
İçinde korku gezer her dakîka hem her adım.
Soyuldu serveti, hattâ dilenci oldu. Niye?
Bir ismi almadı zîrâ güvendi kuvvetine.
Açıkta kaldı ve aç yattı, sersefildi sonu.
Ve sonra kupkuru çöller, susuz bıraktı onu.
Süründü, ağladı her gün, acıyla sızladı o,
Ererdi izzete şâyet  alaydı bir adı o.
Ne var ki kibre esir düştü,’Güçlüyüm’ dedi ‘ben!’
Nasıl da âleme  ibretlik oldu kendi hemen! 
Hikâyemizde hakîkat ne? Aç da bak gözünü,
Güzelce dikkat edip bul hikâyenin özünü!
O çölle yolcu, bu dünyâ ve sen… Reis peki kim?
Evet reîs ise, Rahmân olan ve hem de Rahîm.
Sual:‘
’ Nasıl ki de mâkul fiyat biçip veririz,
Bir emtiâya mukâbil ticâret ehline biz;
Neler diler peki mülkün hakîki sâhibi Rab?’’

Mühim suâline gâyet ehemmiyetli cevab:
Kulundan isteği Rabbin: Zikir, Fikir ve Şükür,
Ne varsa hepsi budur, başka şıkkı yok, üçüdür!
Başında zikrederek, âhirinde şükrederek;
’Bütün bu nîmet O’nundur’ deyip de fikrederek,
Her işte hep, O’nun ismiyle başla, işle, ver, al! 
Şu yeryüzünde O’nun nâzenin misâfiri kal.
Cenâb-ı Rabbinin ismiyle gez ki olma rezîl
Bu imtihân olunan çölde kalma sen de sefîl!,,
                           ***
Otuz beyitle tamâm eyledik bu şi’ri. Eğer,
Hatâmız eksiğimiz varsa üstad affediver!

Şiirle Nur’lara hizmet de mümkün amma, yine
Senin ne haddine Hâkâniyâ! Senin neyine!?

( Birinci Söz başlıklı yazı aruzperver tarafından 14.06.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.