Cuma Yazıları

 

Konu: Baktığında Anlayabilmek

 

Müminler için, gözlerin güzelliğe, gönüllerin huzura kavuştuğu mübarek Ramazan-ı Şerifi karşılamanın sevinci içerisindeyiz…

 

Dillerin, yüreklerin bağlanıp, sadece ellerin Allah’a açıldığı, her salavatın Ya Resul Allah, her sabrın Ya Muhammed (s.a.v) diye söylendiği, yarda sensin nurda sendin diye cami ışıklarının  yanmasının beklendiği günleri yaşıyoruz…

 

Her ramazan ayında olduğu gibi, bu ramazan ayında da, dinimizin en güzel hadiseleri, yine din ve ilahiyat hocaları tarafından bizlere anlatılacaktır. Ancak din ve ilahiyat hocalarının bazıları, içinde bulunduğumuz ramazan ayının bu en güzel günlerinde akla, mantığa sığmayan beyanatlar vermektedirler…

 

Biat edip körü körüne İslam muhteviyatının asla kabul etmediği bid’at safsatasını ön plana çıkartarak,  daha nereye kadar bu yüce dinimize zarar vereceğiz.  Allah’a kulluğun her hangi bir ayı, her hangi bir mevsiminin olmadığı idrakine ne zaman varacağız. Ramazanda Allah rızası için açılan yardım elini boş çevirmeyip, okulların açılacağı önümüzdeki ay, yine Allah rızası için açılan yardım elini geriye çevrilmeyeceğini ne zaman idrak edeceğiz. Takva Ramazan ayında gönlümüze girsin, diğer aylar gelmese de olur biçareliğinden ne zaman kurtulacağız. Şükrümüz ve amellerimizin aklımız erdiği gün başlayıp, mezara gidene kadar koca bir mevsim olduğunu hangimiz çıkıp tüm müminlere söyleyeceğiz.

 

İbadetlerimizin bayrama kadar değil, yüce Allah’ın şefaatine erinceye kadar yapılacağına inanmanın önündeki bid’at engelinin kaldırılması şarttır. Bir yıl boyunca her nefesimizde hissedeceğimiz Ramazan-ı Şerif’in manası ile yaşamak için çabalamalıyız. Bu mübarek günlerde daha sık elimize aldığımız Kur-an’ı kerimi yılın her günü elimize almamız haktır. Dualarımızın, iyiliklerimizin, gönlümüzü açmamızın, soframıza bir tabak koymamızın nedeni olan oruç vesilesinin hayatımızın her anına yaymak sevaptır. Muhtaçlara yardım geleneğimizi sürdürüp, her sabah işe gittiğimizde sokaktan aldığımız bir simidi, simide muhtaçlara uzatmamız şarttır…

 

Bütün bu güzel amellerin yapılmasını engelleyen ve yüce dinimize kulaktan dolma, akla mantığa sığmayan safsatalarla büyük zararlar vermekteyiz.  İbadet adı altında sözüm ola yaptıkları reformlarla,  dini olağan gelişiminde çıkartanlara ve onların yaptıklarına her an şahit olmaktayız. İslam denen yüce kimliği, Ilımlı Müslüman diye nitelendirmenin manası da, yine bid’at ehli olanların marifetidir. Her bid’at sapıklıktır diyen hadis-i şerifleri bile inkar edenlerin makbul olduğu çağı yaşar olmuşuzdur.

  

Baktığında anlayabilmenin en mühim tarafı, bizlere yüce dinimizi öğretmek için mücadele edenlerle, bu mücadeleyi bid’atlarla hiçbir sevabı olmayan, günahlarımıza günah katacak hatalarla bizleri derin uçurumlara sürüklemektedirler. Bakarken anlayabilmenin çok önemli olduğu günleridir bu günler. Hepimizin günlük hayatında şahit olduğu bir örnekle anlatmaya çalışacağım. Düşünün bir mağazaya giriyorsunuz. Yirmi lira bile etmeyen bir tişört alıp çıkacaksınız. Önce mağazadaki satış görevlisinin yüzüne bakıyorsunuz. Eğer yüzü size güven vermiyorsa, yirmi lira bile etmeyen tişörte bakmadan mağazadan çıkıyorsunuz. Yani baktığınızda, yapmak istediğiniz alış verişin hayırlı bir alışveriş veya içinize sinen bir alış veriş olmayacağını satış görevlisinin yüzüne baktığınızda anlayabiliyorsunuz. Hal böyleyken, kurtuluşumuzun, ayakta duruşumuzun, nefes alışımızın yegane kaynağı olan, Allah ve onun İslam dinine bağlanmamıza ve içimize sinerek kulluk görevimizi yerine getirmemize vesile olacak hacıların, hocaların, alimlerin neden yüzlerine baktığımızda anlayamıyoruz? Neden baktığımızda bu kişilerin bazılarının ne söylediklerinden bir şeyler çıkartamıyoruz?  Neden Bid’atı günahkar ruhlarının en baş köşelerine yerleştirenlerle, bu yollarda yürümek ne denli günah olacağını anlayamıyoruz?

 

Yine bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor; Ümmetim 73 fırkaya ayrılır. 72’si cehenneme gider, yalnız bir fırkası kurtulur. Bu fırka, benim ve Eshabımın yolundan gidenlerdir.  Bid’at ehli gibi küfür edenler, dini hafife aldıkları için her türlü günah işlemesi kolaydır. Namazını kılmayan, içkisini içen ve her türlü günahı işlemeye meyilli olanların anlayamadığı en önemli ayrıntıda, bu günahları işlediği için değil, yüce dinimizin kurallarını ciddiye almadıkları içindir. Bir bid’at çıkarının namazı, orucu, haccı, umresi, cihadı, tövbesi, farzı ve nafilesi ameli kabul olmaz. Undan çöpün kolayca çıktığı gibi, bunlarda kolayca dinden çıkarlar…

 

Büyük din alimlerinin sözlerine kulak verdikten sonra, bid’atın günümüzdeki örneklerini dilim döndüğünce anlatmaya çalışacağım.

 

İbni Asakir; Bit’at ehlinin hiç birisi sırattan geçemez. Cehenneme düşer.

 

Buhari; Bid’at çıkarana da, onu himaye edene de lanet olsun.

 

Ebu Davud; Ümmetim gruplaşacak, bid’atlere bulaşacak, tıpkı kuduzun ısırıp da, kuduranda hiçbir yer kalmayıp her tarafını sardığı gibi, bu bid’at de onların her hallerine bulaşacaktır.

 

Deylemi; Bid’at çıkınca alim ilmini açığa çıkarsın. İlmini açıklamayana lanet olsun.

 

İmam Malik; Bid’at ehlinin şahitliği kabul olmaz.  O halde Bid’atlerden çok sakınmalıdır.

 

Müminler kalplerinde Hz. Muhammed (s.a.v) sevgisiyle, Allah’ın en büyük hazine olarak gönderdiği Kur-anı kerim-i okuyarak, sosyal hayatlarını inşa etmenin mutluluğu içerisindedirler. Her güzel yolun çiçeklerle, her çirkin yolun günahlarla döşendiği bir dünya hayatının tüm örneklerini bizlere açık göstermektedir. Allahü teala’nın kusursuz olarak peygamberi tarafından bizlere indirdiği kitabımızın, bizlerin anlayacağı şekilde algısının, olgusunun değiştirilmesini isteyenlerin yüzlerindeki sahteliği artık ne zaman göreceğiz. Bizler kimiz ki, yüce kitabımıza ilaveler, yüce kitabımıza eksikler bulmanın beyhudeliği içerisindeyiz. Bizler kimiz ki, yüce peygamberimizin buyurduklarına anlam yüklemek veya ilaveler yapmanın çirkinliği içerisindeyiz…

 

Söylediğim gibi, hayatımızın her anında bizlerin ufkunu açıp, huzura giden yolun göstericileri olarak adlandırdığımız bazı kişilerin her seferinde söyledikleri ve bizlerinde yaptıkları günümüzde o kadar fazla örnek mevcuttur ki… İşte baktığında anlayabilmekte bizlerin elindedir. Birkaç örnekle devam edersek; Akşam namazının farzının üç rekat yerine, daha fazla sevap kazanmak için dört rekata çıkartmak bid’attır. Yada tesbiti otuz üç yerine, çok sevap olsun diye kırk defa çekmekte bid’at olmaktadır. Tesbih çekmeden kalkıldığında günah diyen bir ayet okuyan var mıdır?

 

Namaz kılıp, duadan sonra yine şükür secdesi yapmak. Camide her namazdan sonra tokalaşmak. Vaazdan sonra, cenazede yüksek sesle dua etmek. Mezar taşı üzerine ayet-i kerim, şiir, methiye yazdırmak. Aşure günleri aşure pişirmeyi ibadet olarak kabul etmek. Bir kabirden  başka bir yere nakledilirken tekrar cenaze namazı kıldırmak. Ölü evinde helva dağıtmak. Kabir azabına inanmamak. Yatırlara mum yakmak. Kısa sakala sünnet demek. Mübarek gecelerde minareler arasına mahya asmak. Cennette, Allah’ın görüleceğine inanmak. Kur-an’ı kerimin zikirlerle, müzikle, ney çalarak okumak veya tasavvuf müziği ile yorumlamak. Ücretle Kur-an okumak. Hutbenin ikinci kısmanda, aşağı basamağa inmek, sonra tekrar yukarı basamağa çıkmak.  Türbe veya camilerde tavaf eder gibi dönmek. Büyük zatların ölüm yıldönümlerinde matem tutmak…

 

Peygamber efendimiz nasıl ibadet etmişse, bizlerinde o şekilde ibadet etmesi şarttır. Hoca dedi ya camide onu da evde yapalım, bence şunu ilave etsek çok sevap kazanırız!!!

 

Kur-an’da böyle yazıyor ama günümüzde bu pek mümkün değil!!!

 

Ramazanda denize girmek orucu bozmazmış diyen kadınlarımızın, kızlarımızın nasıl bir ruh halinde olduğunu anlamaya çalışalım.

 

Mukabele’ye gittim hoca bir yerinize su kaçmaz ise, bu sıcak yaz günlerinde havuza girebilirsiniz dedi! gibi ibadeti de kendileri gibi basitleştirmeye çalışanların ne denli bir bid’atın içinde olduğunu anlayalım.

 

Baktığımızda artık anlayabilelim bu din bezirganlarını.

 

Kabre girdiğimiz gün, yanımızda bunlar olmayacaktır.

 

Amellerimizin, inandıklarımızın, imanlarımızın bizleri kabir azabından kurtaracağını bilelim. Bilip de, bid’at eden ve bu yüce dinimizi daha iyi anlamamıza, daha iyi yaşamamıza engel olanları baktığımızda anlayabilelim…

 




 
( Baktığında Anlayabilmek başlıklı yazı cumayazıları tarafından 20.12.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.