Ölümün Tarifi Öylece Yatmaktı
Tipik bir köylü kadınıydı Azime Hatun. Beyaz benizli, ince uzun
parmakları, narin beyaz elleri vardı. Başında paralı fesi ve üç peşli
dedikleri elbise ile hatırlıyorum şakacı bir kadındı. Kış aylarında
zaman zaman bizde kalır; soğuk kış akşamlarında bizleri oturduğumuz
yerde yer minderlerine yada yaslandığımız kanepeye diker, ve sonra da
yerimizden kalkmamız için bizlerden bir şeyler isterdi. Ve tabi biz
oturduğumuz yere dikildiğimiz için kımıldayamazdık. Ve hemen ardından
bir kahkaha koparır hatta çok uzun zaman gülerdik halimize. Şakayı
çok severdi ve çok güleçti. Ama annemle hiç anlaşamazdı, işte taa o
zamanlardan gelen korkulu bir rüyadır, benim için gelin kaynana
kavgası ....
Ve anılarını anlatmayı da çok
severdi,.Her akşam Azime hatunun dizlerinin dibine oturur, cinlerden,
perilerden, ölülerden köy yerlerinde yaşanan selden, yağan karın
yolları kapatmasından tutunda akla ne gelirse hadi anlat derdik. Bazen
anlatmak istemez unuttum hatırlamıyorum dese de bizim ısrarlarımıza
dayanamaz, aklına geleni ya yeniden anlatır yada yalan yanlış bir şeyler
uydururdu ve bizler kah korku içinde kah heyecanla onu dinlerdik.
Bizleri meğer ne de çok severmiş Azime Hatun. O zamanlar sevilmenin
tadını alan bizler bu gün yurt yuva sahibi olup torunlarımızda olunca
çok daha iyi anladım ki Azime Hatun için bizler bir pırlanta tanesi
kadar değerliymişiz. İnsan yaşamadan bilmiyor hangi yaşta olursa olsun
hayatta her zaman bir şeyler öğreniyormuş.
Ve bir gün ölümün soğuk yüzüyle tanıştık.O zamanlar telefon denilen
icadın az olduğu zamanlardı. Sabahın er vaktinde bahçe kapımızın sert
şeklide açılması ile annemle birlikte ben de yatağımdan fırlamış amcamın
sesiyle irkilmiştik: Amcamın o kadar uzak yerden sabahın bu saatinde
neden gelmiş oluşunu anlayamamış, amcamın yüzüne meraklı gözlerle
bakmıştık. Babam evde yok iş icabı bir gün önce Ankara'ya
gönderilmişti. Amcamın annemin kulağına sessizce bir şeyler söylemesi,
bende büyük bir merak ve birazda korku uyandırmıştı. Annem ağlamaya
başlamış ve korkuyor ve ne olduğunu anlamasamda ben de ağlıyordum,sonra
annem diğer dört kardeşimi de uyandırarak giydirmeye başlamış ve evden
apar topar çıkarak amcamın geldiği taksiye binip amcamlara doğru yol
almıştık. Ve eve ulaştığımızda evden ağlama sesleri ile beni ve
kardeşlerimi bir korku almış meraklı gözlerle etrafa bakıyorduk,
annemize bir şey sormak istesekte soramıyor sadece ne olduğunu anlamaya
çalışıyorduk. Biz bahcede bırakıldık nedense içeriye alınmadık. Bizim
gibi bir amca çocukları daha vardı bahçede bekliyorduk.. Amcamın büyük
kızı Sultan ablamız bir ara yanımıza geldiğinde bize babaannemizin
öldüğünü anlattığını hatırlıyorum. Peki ölmek nasıl bir şey diye
sorduğum o an dün gibi aklımda ve bana ilk ölümün tarifi o gün
yapılmıştı . Yattığın yerde hiç kımıldamadan durmak ve uzaklara çok
uzaklara gitmekti; uzakların adı ise cennetti. Ve artık Azime Hatun
yoktu. Uzaklara gitmiş olması ve bir daha Azime Hatun'u
göremeyeceğimizi bilmek hepimizi çok üzmüştü o bizlere masallar
anlatan köy hikayelerini dinlerken heyecanlandığımız cinlerinden,
perilerinden kortuğumuz o Azime Hatun yoktu artık . Ve bir daha da
olmayacaktı ..
İşte
bana ölümün tarifinin ilk yapıldığ gün o gündü. Babaannemizi son
görüşümüzü hayal meyal hatırlıyorum ve şimdi bir annanne olduktan sonra
keşke babaanem bizimle birlikte uzun yıllar yaşasaydı demekten kendimi
alamıyorum. Büyüklerimiz evlerimizin beti bereketi olan nadide
değerlerimizdir. Her ne kadar annelerimiz, kaynanalarını sevmese de bir
gün annelerimizin hatta ve hatta bizlerinde birer kaynana olacağını
unutmadan büyüklerimize saygı ve sevgi ile bakalım. Çünkü tarih
tekerrürden ibarettir. İlahi adaletin bir gün bizlere de tecelli
edeceğini tek bir an aklımızdan çıkarmayalım.
aysu
(
Ölümün Tarifi Öylece Yatmaktı başlıklı yazı
Aysu tarafından
11/3/2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.