Cinci İsmail derler ona, tırnağına bakarak söylermiş gördüklerini, bazen suya, bazen de tahtaya.
Geleni gideni çok...
Evde
olmadığında bitişikte oturan çocuğun evinin kapısının tokmağı aşınırmış
çalandan. Çocuk merakla çıkarmış gelenlerin sorularını cevaplamaya... O
kuytu mahallede böyle değişik türden insanları görmek hoşuna gidermiş.
“Cinci İsmail nerede?”
“İsmail amca gazyağı almaya gitti, daha gelmedi.”
“Ne zaman gitti?”
“Bir hafta oluyor, ama daha gelmez, ne zaman geleceği belli olmaz onun.”
Karşısındaki hem meraklı, hem üzgün, hem de biraz öfkeli.
Kim bilir nereden gelmiştir, derdine çare bulmak amacı ile.
“Oğlum bir haftada mı alınır gazyağı, in şu aşağıdaki bakkala vardır her halde orada!”
Çocuk umursamaz bu öfkeyi, alışmıştır çünkü bu ve benzeri konuşmalara.
Gelenler gidenler... Çocuk merakla izler onları ve cevaplarmış sordukları soruları. İş edinmiştir kendine bu olayları.
İsmail
amca günler sonra çıka gelir. Elinde poşetler, kese kağıtları ve bir de
içi fıstıklı cam şekerleri ile birlikte. Hiç yanılmamıştır çocuk İsmail
amcasının fıstıklı cam şekeri getireceği hususunda, hep ona
güvenmiştir. Farklı telepatik bir bağ vardır aralarında. Pek konuşmasa
bile İsmail amcası, çocuk sorduğunda cevaplamıştır onun meraklarını.
Hiç evlenmemiştir, çoluk çocuğu olmamıştır, belki de ondandır çocuğa yakınlığı çocuk bunu anlamasa da...
Gazyağını anlatmıştır bir gün.
“
Oğlum ben gezmeyi çok severim, sefilliği, rezilliği, böyle yaşamaya
alışmışım. Evden her çıktığımda günlerce gazyağı ararım ama bulamam,
sormadık dükkan, sergi bırakmam, buluncaya kadar dolaşırım, yorulduğumda
eve dönmek istediğimde önünde gaz bidonu olan bakkala girerim, sorarım
ona da... Olduğunu söyleyince alır eve gelirim.”
Çocuk şaşırır,
“İsmail amca bizim aşağıdaki Ali İhsan amcanın bakkalında da gazyağı var, oradan neden almıyorsun?”
“Eeeee onu da sen anla bakayım.”
Yıllarca çocuk bu durumu anlayamamıştır. Ta ki yoruluncaya dek yazmaya başlayıncaya kadar.
Kimileri
yazmaktan, resim yapmaktan, kimileri ruhundaki yetim üşümüşlüğü yağan
yağmurla daha da ıslatmaktan, kimileri ondan bundan, kimileri de dağ
masalının semazeninde yol almaktan, yüreğinin eteklerine tutunmuş
düşlerin ritmini aramaktan zevk alır... Tıpkı İsmail amca gibi.
.