Her ayın ilk haftasının pazarı yaptığım işlerden biri de kira parasını almaktı.
Vesile;iki katlı evinin alt katının kirasını bana bağışlamıştı. Kiracı da pek dayanmıyordu nedense ya!
En son bulduğum üç çocuklu, çocuklarından biri üniversite okuyan, diğer ikisi de okula giden, babasından dolayı emeklisi olan orta yaşlı bir kadındı.
Cumartesi akşamı telefon etmişti, geldiğimde mutlaka kendisine uğramamı söylemmişti, bazen kira parasını almadan geri döner, sonraki bir günde alırdım kirayı çünkü. Zaten pek fazla bir para da değildi. Anlaşmamız gereği Vesile’nin bazı ihtiyaçlarını karşılayacak, ona iyi davranacak, faturalarını yatıracak, vs. vs. Gibi şartlar koymuştum kadıncağıza, piyasa değerinin yarısı kadar da kira bedeli önüne sürdüğümde cazip gelmiş kabul etmişti.
Pazar sabahı önce Vesile’nin yanına çıktıktan sonra, fırsat bulup boşluk yaratıp yanına indim.
"Hayırdır abla, bir sorun mu var?"
"Beyim vallahi dayanamayacağım artık, çok üstüme geliyor seninki, olur olmaz şeylere karışıyor canıma tak etti."
"Ne oldu anlat hele sen?"
"Küçük kıza yoğurt almaya gönderdi, üstelik istediği yere gönderdim, getirdiği yoğurdu bakmış beğenmemiş, ambalajı açıldığından markette kabul etmemiş yoğurdu, durduk yerde kızı üzmüş, şimdi yoğurdu biz aldık ama bununla bitmiyor ki..."
"Yahu abla sorun etme, ben veririm yoğurdun parasını sana."
"Yok bey, dayanamayacağım, ben çıkmak istiyorum evden."
Ne huysuz kadın şu Vesile diye geçirdim içimden, kiracım Melahat ablayı da sevmiştim. Onların da ihtiyacı vardı, yarı parasına oturuyorlardı evde...
Düşündüm...
Kirayı biraz daha azaltarak onu ikna edebilirim dedim ve konuya yeniden döndüm.
"Abla oğlan gelmedi galiba Konya’dan" (Oğlu Muhittin Konya Selçuk Üniversitesinde okuyordu)
"Yok gelmedi, ama haftaya gelecek. "
"Masraflar da ağırdır, bu zamanda çocuk okutmak mesele." ( Kendimden utanıyordum aklımda ama, yaptığım iş ikimizi de memnun edecekti sonunda... )
"Sorma bey, aldığım üç kuruş onun da yarısından fazlası oğlana gidiyor, geri kalanla kıt kanaat geçinmeye çalışıyorum işte. "
" Eh be abla hem böyle diyorsun, hem de evden çıkacağım diyorsun. Ne yapalım biliyor musun? Benim de katkım olsun size, kirayı yarısı kadar daha düşürelim, ne dersin?
Melahat abla şaşırdı, ne diyeceğini bilemedi!
"Sahi bey sana kahve bile ikram etmedim, dur kahve yapayım sana" diyerek mutfağa geçti. Kendi kendime "Çok hainsin oğlum" diyerek bir sigara yaktım, sigara içtiğini önceden bildiğimden Melahat ablaya da bir sigara bıraktım oturduğu yere yakın.
Geldiğinde yüzü gülüyordu, sigarasını yakmasını söyledim, keyiflendi, sigarayı da yaktı. Benim de keyfime diyecek yoktu, bu iş oldu diyerek keyifle kahveyi ve sigarayı içtim.
Zamanı gelmişti...
"Ne oldu Melahat abla, sesin çıkmadı?"
"Vallahi bey bilirsin seni kardeşim gibi severim, seni kolay kolay kırmam, paraya da
ihtiyacımız var biliyorsun, ne yapalım bir müddet daha idare edelim bari..."
Hah dedim, bu iş oldu. "Tabii ya Melahat abla, bak ne güzel anlaşıyoruz seninle, bir Vesile’yi mi idare edemeyeceğiz, beraber hakkında geliriz onun." diyerek çıktım evden.
Bu seferlikte halletmiştim kiracı olayını, bir daha ki sefere kiradan tamamen vazgeçerim...
Daha da yinelerse; ne yapalım kiranın üstüne üç beş veririz diye geçirdim içimden.