b.
KOCA
SEYİT’İN KÖYÜ VAR UZAKTA
1989 Yılı gazeteciliğe yeni başladığım bir
dönemdi .
Balıkesir’in yetiştirdiği kahraman evlatlar
kimlerdir diye araştırırken karşıma kocaman cüssesiyle Çanakkale kahramanı Koca
Seyit çıktı .
Tarih kitaplarında mermiyi sırtlamış bir
askerin resmi vardı ama nerede yaşamış , nasıl yaşamış , nerede yatıyor bilen
yoktu . O da diğer kahramanlarımız gibi unutulmuş ve sefalete terkedilmişti .
İki üniversiteli genci muhabir olarak
görevlendirip Havran yakınlarındaki Çamlık köyüne gönderdim .
Koca Seyit’in yaşlı kızı babasını anlattı :
“ Babam geçimimizi temin etmek için odun
kömürü satardı . ‘Ceylan’ isimli eşeğine kömür çuvallarını sarar . sabah
namazından sonra kasaba yoluna düşerdi . Bazen yağan yağmurlardan dere coşup
sular kabarırdı . Yüklü eşek karşıya geçemiyordu . Babam , Ceylan’ı koltuğunun
altına alarak karşı kıyıya geçirdi . Çok fakirdik , geçim zorluğu çekiyorduk .
Babam zeytin mevsiminde bir yağhanede zeytin çuvalı taşıyarak rızkımızı
çıkarmaya çalışıyordu . Beş vakit namazını hiç bırakmadı . Devamlı Kur’an
okurdu ; sonra bir gün çok hastalandı . Hayırsever yağhane sahibi , babamı
ateşler içinde bir peyke üzerinde kıvranırken görüp doktora götürdü . Devlet
bizimle hiç ilgilenmedi . “
Koca Seyit , Çanakkale Boğazı’nın Rumeli Mecidiye
Tabyasındaki çakılı toplardan birinin sıra eriydi . 18 Mart 1915 tarihinde
İngiliz ve Fransız savaş gemilerinden oluşan muazzam müttefik donanması Boğaz’a
girdiğinde iki yakadaki müstahkem mevkilerimizi hallaç pamuğu gibi atmaya başladı
. En yoğun bombardımana uğrayan yerlerden birisi de Mecidiye’nin karşısında ,
Anadolu yakasındaki Dardanos Tabyası idi
. Tabya Kumandanı Yüzbaşı Hasan ve gözetleme subayı Üsteğmen Mevsuf (Libya’lı )
telefona ulaşmak için yer değiştirirlerken bir top mermisi önlerindeki toprağı
kaldırarak üzerlerine yığdı . İki subay da diri diri gömülmüşlerdi . Kuzeydeki
düşman gemileri bütün topları Dardanos Tabyası’na yönelttiler .
Boğaz’ın karşı kıyısındaki Mecidiye
Tabyasında ise tam bir can pazarı vardı . Havran’ın Manastır (Çamlık) Köyünden
Abdurrahman oğlu Seyit ve Niğde’li Ali
Çavuş da patlamanın şiddetinden bayılmışlardı . Pehlivan Seyit mezarında
dirilen bir şehit gibi üzerindeki toz toprağı silkeleyerek yerinden doğruldu .
Ali ile ikisinden başka ortada kimse görünmüyordu . Sanki kıyamet kopmuş ve
çevre bir mahşer yerine dönmüştü .
Düşman gemileri iyice yaklaşmışlar ve
sahildeki mevzilere ölüm yağdırıyorlardı . Bir top hariç diğerleri toprağa
gömülmüştü. Koca Seyit sıra eriydi ve nişancılığı yoktu . Seyit , önce düşman
gemilerine sonra topa bakıp kendine
gelmeye çalışan Çavuş’una seslendi :
-
Ali
Çavuş topu ateşleyelim .
-
Seyit ,
vinç arızalı .. mermiyi süremeyiz .
-
Ben
kaldırırım Çavuş’um .
-
Kaldıramazsın
Seyit .
Seyit yerdeki 215 okkalık (
-Hele bir deneyelim Çavuş’um . Sen sırtıma
ver .
Bu arada arka taraflarında üç düşman
mermisi daha patladı . Seyit yere eğilip
yağlı mermiyi kavramak istedi , elleri kaydı . Sonra ellerini toprağa bulayarak
Ali’nin yardımıyla ‘ Ya Allah ‘ deyip
mermiyi sırtladı . Bacakları titriyor, beli kırılacak gibi zorlanıyordu .
Basamaklardan ağır ağır çıkıp Ali Çavuş’la beraber mermiyi namluya sürdüler .
Ali Çavuş namlu nişangah ayarlarını yaptıktan sonra ‘ Ya Allah ! Bismillah ! ‘
deyip topu ateşlediler . Mermi Ocean zırhlısının ilerisine düştü . Koca Seyit
yine Ali’nin yardımıyla ikinci mermiyi de sırtlayıp getirdi . Korkunç bir
bombardıman altında ikinci mermiyi de ateşlediler . İsabet yok . Ali ile Seyit
, şehit arkadaşlarının ve kumandanlarının intikamını almaya azmetmiş , gemiyi
batırmayı kafaya koymuşlardı . Üçüncü mermiyi de bin bir zahmetle namluya sürüp
besmele ile ateşlediler . Bu son mermi Ocean zırhlısının kıç tarafında patladı
. Geminin dümen tertibatı zarar görünce koca zırhlı bulunduğu yerde daireler
çizerek dönmeye başladı . Ocean zırhlısının ölüm dansı devam ederken kıyıya
iyice yaklaşan gemiye sahil bataryaları isabetli atışlarla bindirmeye başladı.
Koca zırhlı bu arada bir mayına çarparak korkunç bir patlamaya sulara gömüldü.
18 Mart 1915 Tarihinde dünyanın en muazzam
donanmasının Türk topçusu karşısında aldığı yenilgi çok ağır oldu .
Agamemnon zırhlısı yara alıp çekildi .
İnflexible amiral gemisinin komuta köprüsünde yangın çıktı . Gaulois zırhlısı
aldığı yaralar sebebiyle savaş dışı oldu . Bouvet zırhlısı ağır yara alıp bir
mayına çarparak battı . Bu arada mayına çarpıp hasar gören amiral gemisi
İnflexible İmroz adasına dönerek karaya oturdu . Koca Seyit’in mermisiyle
dümeni parçalanan Ocean zırhlısı bir mayına çarparak denizin dibini boyladı .
Bu zaferin kahramanlarından biri Nusret mayın
gemisinin kumandanı Tophane’li Yüzbaşı Hakkı diğeri ise Havran’lı Koca
Seyit’tir . Maalesef Yüzbaşı Tophane’li Hakkı mayın döşediği gecenin
yorgunluğuyla üç gün sonra kalbine yenik düşerek vefat etti . İstanbul’daki
ailesi yıllarca fakirlik içinde yaşadı .
Anadolu sahilindeki Dardanos tabyasında ise
daha birkaç gün önce kızının doğum haberini alan ve yapılan izin teklifini reddeden Üsteğmen Hasan ve Libya’lı Mevsuf
Teğmen görevlerini kahramanca yerine getirerek akşama doğru şehit düşüyorlardı
.
Koca Seyit ,
Seyit Onbaşı mahcup ve sıkılgan bir halde “
Paşam , karşımda düşman olsun gene kaldırırım .” “ Aferin evladım ! “
Cevat Paşa , mucizelerle yardım aldıklarının
bilincindeydi . Mermi şeklinde , ağaçtan bir maket yapılmasını ve resmin o
şekilde çekilmesini emrederek gitti .
Tarih kitaplarındaki fotoğraf , ağaçtan yapılmış maket mermi ile çekilmiş halidir
.
Koca Seyit onbaşılığa terfi ettirilip
arkadaşlarının, kumandanlarının göz bebeği oldu ama bir sıkıntısı vardı . Alman
subaylarının da bulunduğu bir yerde kumandanı sordu
“ Ne
arzu ediyorsan söyle yapalım .” deyince Koca Seyit bir çocuk mahcubiyetiyle
başını önüne eğip “ Kumandanım ; istihkakım olan bir tayınla karnım doymuyor .
Mümkünse tayınımın (küçük asker ekmeği ) ikiye çıkarılmasını istiyorum . “
İstihkakı iki tayına çıkarıldı ama Seyit o
ekmeğin tamamını utancından yiyemiyor
birkaç parçaya bölüp arkadaşlarına dağıtıyordu .
Savaşlar bitti. Koca Seyit onbaşı olarak
köyüne döndü ama yıllarca onun yaşadığının farkına kimseler varmadı . Yoksulluk
içinde yaşadı .
Sadece
bir defasında Edremit’te askeri gazinoda konaklayan Mustafa Kemal Paşa eski silah arkadaşını
hatırlamış , bulunmasını isteyince bulundukları yörede Seyit Onbaşı’nın farkında bile olmayan devlet
görevlileri epey araştırdıktan sonra Jandarma Komutanı eliyle köyü öğrenip
yatsı namazından çıkarken görevli jandarma neferleri Koca Seyit’i yakalamışlardı .Ürkerek sebebini soran Seyit’e verilen tek cevap “
Kumandan seni istiyor “ idi . Jandarmanın bir insanı sorgusuz sualsiz götürüp de bir daha getirmediği bir devirde , daha
15-20 yıl önce düşman bombardımanından korkmayan Seyit , doğrusu biraz tedirgin
olmuştu . Üst baş perişandı . Hamama götürdüler . Giydirecek elbise aradılar
Cüssesine uygun bir elbise bulamadılar . Sonra en kalıplı Nüfus Müdürünün
elbisesini giydirdiler . Mustafa Kemal eski silah arkadaşını görünce memnun
oldu ve hal hatır sordu . Ama paşa bile Koca Seyit’in üzerindeki iğreti
elbiseyi daha salona girerken fark edip
gülmüştü .
Gazi
Koca Seyit ağzı dualı , eli Kur’an’lı , alnı secdeli , unutulmuş , kaderine
terkedilmiş bir kahramanlık abidesiydi .,
Maaşı , madalyası yoktu . Zeytin çuvallarının hamallığını yapar , kömür satardı . Bir yağhane peykesinde
kan kusarak yoksulluk içinde ölmüştü .
Koca Seyit’in ailesiyle yaptırdığım ropörtaj
ilk defa Zaman Gazetesinin 19 Mart 1989 tarihli nüshasının ilk sahifesinde
yayınlandı .
Birkaç sene sonra Havran ilçesinin meydanına
Kaymakam Murat Bey’in gayretleriyle Koca
Seyit’in heykeli dikildi . Köyünün adı Çamlık’tan Koca Seyit’e çevrildi .
Kaymakam ve Paşa , aileyi ziyaret edip
mezarını yaptırdılar .
Bizler genç Cumhuriyet’in evlatları olarak ,
sırtında elbisesi , cebinde parası olmayan
unutulmuş Koca Seyit’i geç de olsa hatırlayabildik .