Nasıl anlatsam ki?
Ondaki boy pos, endam..
Saçları sırma gibi beline kadar
Her teline şiir yazasım geldi
Gözleri… Gözleri yok mu?
Bakamadım, alıp götürecek beni
Deniz mavisi desem değil
Amber kokusu sinmiş üzerine
Gözleri kokusu gibi amber de değil…
Üzüm karası desem, yok…Oda değil
Zeytin gözlü hiç değil
Gözlerine şiir yazasım geldi
Ama nasıl yazacağım ki,
Daha rengini seçemedim…
Peki yüzüne ne demeli?
O kadar masum, o kadar temiz ki
Adeta nur yağıyor
Böyle kadın hiç görmedim!
Melek midir nedir bilemedim
Merak ettim sordum.
“Sen kimsin? Ne iş yaparsın?”
Gülümsedi…
Dişleri inci gibi
Yüzünde gamzeleri belirdi.
San ki masallardan çıkmış bir periydi.
Cevap vermedi soruma,
O kadar güzel bakışları var ki
Anlam dolu…
Aşk, sevgi, masumiyet ve şefkat
Sanki hepsi var
Anlatsam anlatamam
Resmini çizsem, çizemem! Sözüm geçmez tuvale
Tekrar sordum cevap alamayıcınca
Korktum… Olur ya
Belki de göç zamanıydı
Belki
rüyalarımdan çıkmak için acele etti.
O an gözlerimi kaçırdım
Bu olsa olsa melektir diye düşündüm.
Hemen aklıma geldi,
Azrail
canımı almıştı bile
Doğru ya o da bir Melekti!
Titremeye başladım, ama
Ölümden de korkmuyordum.
Düşündüm!
Allah Teâlâ
Ruhları almakla ölüm meleği olarak
Azrail'i görevlendirmedi mi?
Bir an da, “yoksa sen!
Sen o melek misin?
İzin ver, kelime-i şehadet getireyim”
Diyebildim…
Güldü…
Ben… Ben ŞAİRİM!
Ben şairim, şiir yazarım dedi…
Gülümsedim. Şaire mi?
Şiir mi yazarsın?
Ben de...
Ben de ama...
Ben seni hangi satıra sığdıra bilirim?
Sen zaten şiirin ta kendisisin!
Mustafa Karaahmetoğlu
22.03.2013