Kırk Yalana Bir Gerçek
Hesabetmedim ki ben,bıraktığın boşluğu,
Bütün yaşadıklarım,bir gönül sarhoşluğu...
Geçit vermez bu yollar,birer birer yakılır!
Girmesi kolaydır da,şimdi nerden çıkılır?
İki yol var ki,açık;divanelik,delilik!
Gönlüm de açılan yar,bilemem kaç vadilik?
Bir meltem istemiştim,essin şöyle serince,
Bir yeşil dal ki saran,gölgesine girince...
Anlamadın bir türlü,budur benim öldüğüm;
Bir yumak ki elim de,çözülmüyor,kördüğüm!
Kaç kez hatırın için,olurken böyle yüzsüz,
Görmek istemiyorum,artık bir aşina yüz!...
Doymuştum da yılana,şimdi doydum yalana;
Bak Yemen’den getirdim,yak ellerine kına!...
Hangi dağa savruldu,gören yok,bitti ümit;
Çevirdim başımı ben,arkana bakmadan git!...
Her yalana bir gül dik,Her gerçeğe yak bir mum;
Güllere yanmıştım ben,budur benim kusurum!
Gülün ömrü az imiş,hiç kimse söylemedi!
Ey gönlüm! Ey başını,matem zamanı şimdi!...
Kırk yalanın içinden,doğar mı bir tek gerçek,
Ahmaklığına doyma,çölde açar mı çiçek ?
(
Kırk Yalana Bir Gerçek başlıklı yazı
HayrettinYazcı tarafından
4.09.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.