Evet, artık gülemezsin, hüzünlüsün
Temaşa eden yüreğin en elim kederisin, yadedilen çaresin
Hüzün vurmuş her yanını, suskun gözyaşlarını, solmaya yüz tutan umutlarını hazinsin
Kader risalesinde neler saklı, sanki farklı zamanlardan kaynaklı, nasibe koşmak, şevk ile yol almak halis gönüllere kaldı, bilesin
Göçüp gitmeden bir kitap yazmak isterdin
Kimbilir ne kadarda ümitlenirdin, araştırmak adına çırpınıp didinirdin
Ne vakit karşılaşsak garip halime gülerdin, sığ düşüncelerimi belki merak eder, sual ederdin
Kalbin dil olmak konusunda ki hassasiyetimi, utandıracak kadar önüme sererdin, terleyip, sıkılarak sukut etmeyi yeğlerdim
Yılmaz azmin ve çalışmaların sayesinde
Ümit ettiğin dünya makamına erişmiştin, henüz yeni görev yerine gitmiştin
Din ateşesi olarak atanmış ve büyük bir sürurla memnuniyetini ve mutluluğunu dostlarla paylaşıyordun, sevincin arefesinde
Kısa bir vakit sonra acilen gelmiştin ve acziyet içinde nefes nefese serzenişler içindeydin, sanki “çok erken” der gibiydin
İlik nakli yapıldı çok zor olmasına rağmen
Sen yine mütebessim bir halde ve bin hüzün içinde melalini sedetmiyordun
Dünya hazzı ve muradı seni yormuştu, imanın asıldı, kanaatin vardı ve fakat zengin olmak feryadı bir türlü dinmiyordu
Şimdi ne oldu, dünyalık adına ne varsa burda kaldı, iyilik ve inayetin seninle yol aldı, şahit olmak ve ibretle yadetmek bana kaldı
Mustafa CİLASUN