02-01-2006
Sabahtan yine halsiz. İlaçlarını muntazam veriyorum. Bazen de kâlpten dolayı İzordil vermek durumunda kalıyorum..
Sanki Gülcan’ı uzun zamandır görmemiş gibi, ‘’ben ölmeden kızımı bir daha göreyim, özledim’’ diyor. Onunla olduğumuz günleri sıralıyorum, ama nafile. ‘’Para da vermek istiyorum, Param yok ki!’,diyor. Kendi muhtaç-ı himmet bir dede teranesini tekrarlıyor. Metinin evliliği için, hem senin, hem de benim namıma, çok para verdiğimi, yılbaşı için de ayrıca para verdiğimizi, Yeni evliler için çamaşır makinesi aldığımı, kendisinin de geline bilezik taktığını söylüyorum. ‘’O başka’’ diyor. Ve iki Dakka sonra unutup, tekrar aynı şeyleri söylüyor.
20-01-2006
Hastanede, Dr. Başar bilgili çoktan terhis olup ayrılmış. Ona alışmıştık. Yerini sordum ama söylemediler. Dolayısıyla, Nöroloji Bölüm başkanı, Prof. Dr. Oğuz Tanrıdağ ile randevumuz var. Onun görüşü de farklıydı. Arıcept’in bir sabah, bir de öğle saatlerinde, Sarequel’in ise bir sabah, bir de yatarken verilmesini uygun gördü. Ayrıca yeni bir ilaç daha yazdı. ‘Bu da Avrupa malı, iyi bir ilaç’ dedi ve ilave etti. ‘Bundan sonra benim hastamsınız, giderken üç ay sonraya randevu alın’!.
İşte, üçüncü olarak verdiği ilacın, prospektüsünü okuyunca anladım ki, bu hastalığın çaresi yok. O ilacın, o kadar çok yan etkisi var ki, aslında hiç vermek istemedim. Sonra da Profesörün bir bildiği vardır herhalde diye düşündüm..
Bu üçüncü ilacı verdikten sonradır ki agresif hareketleri arttı. Ayrıca gece yatarken feryat figan uyanıyor, bacaklarına, ayaklarına kramp giriyor. Masaj aleti ile krampı izale etmek için dakikalarca uğraş veriyorum, kendisi de acıdan kıvranıyor.(Zaman, zaman bu kramplar devam edecekti)
02-02-2006
Akşam yemeğinde, pirinç çorbası ile, değişiklik olsun diye, beyaz peynire birer yumurta kırdım, bir de muhallebi, Saat 1900 a doğru, gaz sancısı başladı. Oturamıyor, yatamıyor, dolaşmaktan yorgun düştü. Duphaluc şurup verdim. Zaten her yemekten sonra, Pankreofflat veriyordum. Bu defa hiç biri fayda etmedi. Saat 2100 de GATA Acil Servise götürdüm. Röntgen, idrar tahlili, kan tahlili derken Gazdan şikayeti azaldı. İlaç bile yazmadılar. Yalnız, Doktorların tavsiyesi, ‘yarın bir de nöroloji’ye gösterin’ şeklinde oldu.
Saat 2230 da eve geldik. Gaz sancısı yine başladı. Epey sürdü. Sonra yatağa uzandı, yorgunluktan hemen daldı. On beş Dakka sonra uyandı Tuvalete götürdüm. Meğer gaz çıkarırken kilot ve pijamasını da kirletmiş. Hemen değiştirdim. Parça, parça dışarı çıkınca rahatladı
. 8-02-2006
Dün gece uykusuz kalmıştık. 2130 da ‘’ yatalım’’ dedi. Tam yatağı açarken, -‘’Sen nerede yatacaksın’’ diye sormaz mı? -‘’Senin yanında’’ deyince, -‘’Olmaz! Sen başka yerde yat’’ diye yanıt verdi. Ben de misafir yatak odasına gittim. Bir müddet sonra, -‘’Cantürk Alb. neredesin?’diye sesleniyor. Baktım döne, döne beni arıyor. –‘’Buradayım’’ diye cevap verdim, Geldi, -‘’Düzelt yatağı, gel yanımda yat’’ diyerek, önceki itirazını unuttuğunu belli etti.
08-03-2006
Öğle yemeğinden sonra, -‘ ‘bu ev bizim değil, başkasına ait, kim bilir ne kadar para isteyecekler?’’ Diye endişe ediyor. Diğer bir korkusu da eşyaların çalınması. Her şeyin yerini değiştiriyor. Ve saklıyor. Sonra da koyduğu yeri bulamıyor. Bir ara, ayakkabılarını sordu. Önce Japon terliklerini gösterdim. –‘’Onları değil her zaman giydiklerimi göster ‘‘ dedi. Onları gösterince eline aldı baktım yatak odasına götürüp, gar dolabın içine koymak istiyor ,Ayakkabılar kirli diye itiraz ettimse de inadında ısrar etti. Sonra salona götürdü. Bir müddet geçtikten sonra, koyduğu yeri unuttu. Aramaya başladı. Bulamayınca bana sordu. Ben takip ettiğim için bulup verdim. Bu defa -‘’çocuklar çalar’’ diyerek tekrar eski yerine koydu.
Bir ara çantasını sordu. Gar dolaptan alıp gösterdim. İçindeki parayı saymak istedi ama paraları da tanımaz olmuştu., dolayısıyla ben saydım. 350 lira - ‘’ ıhh, bununla hiç bir şey alınmaz ki’’ dedi.
Daha sonra yine beni tanımaz oldu. ‘’Senin kocanım’’dedim. Kıyameti kopardı. Yine tehditler, bağırıp, çağırmalar, Gülcan’a telefon ettim. Onu da dinlemiyor. Baktım olacak gibi değil, ‘’Engin’i de al bir taksiye binin gelin’’dedim. Onlar gelinciye kadar aşağı inip bekledim. Geldiler, bir saate yakın ikna etmek için çaba saffettiler. İkna olunca da onları evlerine bırakıp döndük.
23-03-2006
Saat 20.00, yatma hazırlığında. Tuvalete girip, çıktı. Anneannesini arıyor. ’Altmış yıl önce rahmetli oldu’’diyorum. Öyle öfkelendi ki, neredeyse bana vuracaktı. Bir saattir çırpınıyor, ‘’Anneanneme ne yaptınız! Yaşlı kadını nereye götürdüler! Zorla mı götürdüler? Ne vicdansız insanlar varmış. Neredesin anneanneciğim, Benim yüzümden oldu! Senin yerine bana yapsalardı fenalığı!’’
Bu defa bana dönerek, ‘’sen yaptırmışsındır! Çağırmışsındır onları, Kimler götürdüyse, Allah kahretsin! Anneanne nerdesin, seni özledim! Nasıl yaptırdın Yusuf!? Bana nasıl yapabildin bu kötülüğü! Anneannem iyi bir yerdedir inşallah! Hıyar gibisin, olan hadiseden teessür bile duymuyorsun! Öldüğünü söylüyorsun. Allah belanı versin! Zaten seni hiç gözüm tutmamıştı. Seni besledim, yedirdim, içirdim. Gözüne, dizine dursun. Keşke seni tanımasaydım! Anneanne affet beni! O beni karşılamak için geldi. Nereden bulacağım ben anneannemi? Çok fenayım! Çok perişanım! Gel beni kurtar anneanneciğim!’’ diye feryat ediyor. Dil altı vermek istiyorum, almıyor.
Saat 2115 oldu hâlâ üzülüp söyleniyor. ‘’Anneanne! Allah seni korur. Kimse sana bir şey yapamaz! O cennettedir inşallah! Öyle hain insanlar var ki her şey yaparlar. Bize düşmanlık yapan var!’’
Saat 2130 de biraz sakinler gibi oldu. Ben ise üzüntüden kahroluyorum.
13-04-2006
Öğle yemeği yerken bir toplantıdan bahsetti. –‘öyle bir toplantı yok’’ dedimse de! O kafasındaki düşünceleri, kelimelere döküyor.-‘’Acele edelim, toplantıyı kaçırmayalım! Herhalde insanları seçerler! Böyle yerlerde, yaş haddi olması lazım! İyi bir kıyafet giymeliyim! Kim bilir, ceylan gibi genç kızlar vardır.’’
Anladım ki güzellik yarışmasına katılacak. –‘’Toplantı nerede olacak’’diyor. Hiç sesimi çıkarmadım. Bir şey desem, benim üzerime hücum edecek.
Tuvalette dişlerini yıkarken de, -‘’Hoş ben katılacak değilim ama, 60-70 yaşındaki insan böyle bir yarışmaya katılır mı? Gülerler insana.!’
17-05-2006
Bugünden itibaren, havuç suyu içirmekten vazgeçiyorum. Üç ay boyunca sabah kahvaltısında havuç suyu içirdiğim halde olumlu değişiklik görmedim..Muhtemeldir ki havuç suyu, hastalığın ilk devrelerinde faydalı olacaktı.
Genellikle akşam üsleri, -‘’içimde bir sıkıntı var’’ diye yakınıyor.
Yemek yerken de, sofraya oturunca,-‘‘Nerdesiniz, hanımlar! Beyler! Sofraya gelin!’’diye sesleniyor. Hatta, sofradan kalkarak, insanları, odalarda, salonda arıyor. Ve kimseyi bulamayınca da üzülüyor. –‘’Nereye gitti bunlar’’diye bana soruyor. Bazen sessiz kalarak geçiştiriyor, bazen de -‘’Kimi arıyorsun? İsimleri ne?’’deyince bana çok kızıyor.
Saat, 2130 da yattık. Ben kitap okuyorum. 15-20 Dakka sonra uyandı. –‘’Kalk Yusuf! Yaşlı adamla ilgilen, bakalım ne yapıyor? ‘’ -- -‘’Öyle bir kimse yok’’ deyince tavrı değişti. –‘’Gidip,,aşağı odaya bak, rahatı iyi mi? İlgilenmezsen adamcağız üzülür!’’ aşağı oda derken muhtemelen, anneannesinin evinden bahsediyordu. Mecburen kapıyı açıp merdivenlerden indim, basamakların yarısında biraz bekledim ve eve döndüm. – ‘’ Anlaşılan Bizi rahatsız etmek istememiş, Allaha ısmarladık demeden, arabasına atlayıp gitmiş’’ dedim. Sevindi.-.
18-06-2006
Yatmaya yakın, yine insanları arıyor. İçlerinde fakir, yaşlı, genç var. –‘’Gitmişler, sen kovmuşsundur!’’ diyor. Bana yükleniyor. Hatta, nereden bulduysa, değnekle bana vurmaya kalktı. Kollarını tuttum, bu defa ayaklarıyla tekmeliyor. O kadar güçlü ki! Olmadı bu defa, kapıyı açtı , - ‘‘ –imdat’’ diye avazı çıktığı kadar bağırmaya başladı. Üs katımızdaki, hemşire Gülten hanımın oğlu, bi hışımla merdivenlerden indi. Beni görünce, hemen yukarı çıktı. Komşulardan başkası çıkıp bakmayınca, onlara kızdı, söylendi, durdu..
Yatarken, yine, -‘’Sen nerede yatacaksın’’diye sordu, sonra -‘’ben seni tanımıyorum, çık git evimden’’ diye ısrar etmeye başladı. Gülcan’a telefon ettim. Annesiyle konuştu ama, ikna edemedi. Bu defa, Ankara’dan, Gülşen’leri aradım. Bülent’le, Noyan’la da konuştu. Onlar da ikna edemedi. Ben öbür hattan dinlemekteyim, Bülent Benim sesimi duyunca, -‘Yusuf dayı, annemi bakım evine yatıralım’’ dedi. Bunu bana kaç defa söylemişti. –Ben ‘hayır’’ dedim ama, eşim duymuştu. Başka şeyi anlamayan insan bu sözden etkilenmiş, çok üzülmüştü. Daha sonra konuşa, konuşa yatırmış ve kocası olduğuma ikna etmiştim. Tabii bu arada ben de çok üzülmüştüm
19-06-2006
Saat 1100 e doğru Bülent telefon etti. ‘Ayın yirmisinde geleceğiz’ dedi. Bir de benim adıma Milliyet gazetesinden kupon topluyordu, göndermek için evin adresini istedi. Ama Yasemine göre, bir arkadaşımla konuşmuş, yemeğe davet etmişim. Kıyameti kopardı. Küfürler etti. Ağzına geleni söyledi.
Ö. Sonra Gülcan’lara gittik. Gülcan’ı ve görümcesini görünce sevindi. Her zaman olduğu gibi, anneannesinden ve babasından sitayişle bahsediyor. Ona göre hâlâ yaşıyorlar. İzmit’e gitmek istiyor. Ben yine akraba Yusuf oluyorum.
İlk okuldayken ezberlediği Kedi şiirini söylüyor. ‘Pisi, pisi. Gel pisi// Var mı senin gibisi?// Gel cingözüm, meleğim// Benim kürklü bebeğim// Mırıl, mırıl sözlerin// Pırıl, pırıl gözlerin// Eve neşe verirsin// Bizi eğlendirirsin!
Diğer bir ezberi de: Ah ne işler, ne işler// Hemen Büyük Gazi Paşa//Askeriyle geçti başa// Düşmanı boğdu denizde//Kurtulmuştuk hepimiz de//
Bir diğeri: Kalk artık sabah oldu//……
Eve döndükten sonra, akşam yemeği yiyeceğiz, yine, ‘’çoluk, çocuk kim varsa sofraya gelsin’’ diye sesleniyor. Bana dönerek,‘’-Neden diğerlerine de tabak koymuyorsun?’’ Diyor.
Saat 1930 a doğru ‘’Yusuf, Yusuf’ diye beni arıyor. ‘-‘’Buradayım’’diyorum ama, kafasındaki Yusuf’u arıyor. Beni tanımıyor. Bir ara Gülcan’la konuşmak istedi. Telefonu çevirdim. Konuşurken, ‘Yusuf yok evde’ diyor. Ben öbür uçtan ‘’Ben buradayım’’ diye sesleniyorum. Gülcan, ‘’İşte Yusuf ağabey orada ya!’’ diyor ama - Yusuf değil, O başka biri ‘’ diye ısrar ediyor. Ve bana dönüp küfür etmeye başlıyor.- ‘’ Evimden çık, git, ben seni hiç tanımıyorum’’ diyerek, yüzüme tükürmeler, el kaldırmalar devam ediyor. Sesini kayıt etmek maksadıyla, MP3 Ses kayıt cihazı almıştım ama, henüz nasıl kayıt yapılacağını bilmiyorum.. (Ses kayıt işini daha sonraki tarihlerde yapacaktı