Yolunda
gitmeyen neydi?
Ama…
Ama sen!
Sen
gitmeyi kafana koymuşsun bir kere…
Biliyorsun!
Senin gözlerine bakarken
Masum
utangaç çocuğun yüzünden akan
Ter
parçaları gibiydi,
Sana
olan sevdam, sana olan aşkım…
Senin
için çok kolaydı…
Çilingir
misali, yüreğimi zorlanmadan açıp
Usulca
gelmen,
Aniden…
Senin
varlığına alışmaya çalışırken,
Yokluğuna
alışmak kolay mı sandın...
Hiçbir
şey anlamadım!
Neden?
Diyebilsem…
Ellerim
ellerimde…
Gözlerimiz
u/mutlu bakışlarla
Yarınlardaydı…
Anlamadım
ki hiç…
Sen!
Çat
kapı geldin aniden,
Yok
yere gittin veda etmeden…
Doymadık,
doyamadık aşka
Başlamadan
belliymiş, bitecekmiş
Hazan
ve hüzünmüş bizimkisi
Yoksun
artık…
Yoksun!
Anlamadım…
Evet anlam veremedim!
Neden
gittin?
Hiç bir
şey de bilmiyorum…
Bitti…
Bitti
demekle biter mi?
Sadece
gidiyorum dedin…
Ne
bıraktın geriye?
Hiç mi
sevmedin, sevmemiş miydin yoksa?
Ya da…
Ya da
güven mi veremedim?
Olur
ya, sevginin sıcaklığını iletemedim belki de!
Ama ne
sen anlatabildin
Ne de ben anlayabildim!
Sebepsiz
gidişini…
Artık
sen yoksun!
İçimde
ki fırtınalar kopmuş,
Rengarenk
ortancalara benzettiğim hayallerim
Yok
olmuş…
Anlamsız
her şey artık sensiz!
Çünkü…
Çünkü sen yoktun!
Bundan
sonra olmayacaksın da…
Döner
misin, bilmiyorum.
Hani
olur ya dönsen…
Buradayım,
burada…
Yine
seninleyim desen…
Geçti
artık… Geçti…
Yüreğimi
zincirledim…
Gelsen
de, gelmesen de hoş…
Eğer
yakıp yıkıp gideceksen yeniden, bir daha gelme,
Bırak
zincirlere mahkum kalsın
Yüreğimin
zincirlerini kırma!
Kırma…
Kırma!
Çok
yoruldum… Çok yoruldum…
Bir
daha kaldıramaz,
Zavallı
yüreğim…
Bir
daha kaldıramaz, zavallı yüreğim…
Çok
yoruldum… Çok yoruldum…
Çoook!