Uzan soluklu bir yolculuğa çıkmak istiyorum
Her lahzasında hiçliğin yaşandığı, benliğin aşka adandığı
Sahranın gönlüme inşirah sunan hazzının bulanmadığı, yağmurun ıslattığı
Ruhumun vurgun yemiş duvarlarının arındığı, kalbimin naif bir şekilde ağladığı iklimlere girmek istiyorum
Çocukların telef edilmediği
Nefeslerin canavarlaşan mahlûklar tarafından katledilmediği
İnsan sıfatının hassasiyetinin idrak edildiği, akıl ve iradenin sevdaya hasredildiği
Hakikatin her lehçesinde ruhun ve vicdanın suhulet içinde nazar ettiği bir güzeeliği özlüyorum
Dost ve düşman bilinirken
Kimlerin kuyu kazdığı gün gibi aşikârken, hinlik para etmezken
Takiye her fırsatta esirgenmeden saçılırken, gıybetin alası yapılırken, sine yanarken
Nefsim dururken kime ne söyleyeyim, çara olmayacak yaraya ne diye ah u figan edeyim, diyesin geliyor
Kul, neye ve kime inandığını bilmeli
Aklını ve azmini bu uğurda seferber etmeli, taklitten vazgeçmeli
Keyfi ve hevesi için ne kadar dikkat kesiliyorsa, O’na kul olmaktan çekinmemeli
Her halini, içine attığı kederini, devasız sanılan emelini edebi sadık gibi O’na hasredip felaha ermeli
Aşk, iradenin sadakat meşkidir
Gönül sevdasının hakikate mebni şirazesidir, edep kul içindir
Hayâsı olmayan ne kadar sefildir, ruhunu ve kalbini terk etmiş bir bedendir
Nefsine köle olmuş, endişeyi unutmuş, nedensizlik içinde boğulmuş hilkat garibesidir
İnsan hissiyatıyla yol alan çaredir
Akıl ve iradesi bunun için muvazene edilmesi beklenmiş serdir
Her türlü zafiyetin getirisini kader olarak vasıflandırmayan Abdi gerekçedir
Ruhunun ve kalbinin yaratılış ilkesine sadık kalan değerdir, nefsini terbiye eden erdemdir…
Mustafa CİLASUN