Son Perde...
Sanma, hayat hep
tozpembe; grisi, hem siyahı var!
Çile dolu ise
heybe, çilekeşin çok âh'ı var.
Lokman'dan ilâc olsa da, ecele kurulu saat!
Feryâd ile başlar hayat! Gözü yaşlı doğar insan.
Bazen esir düşer, heyhât! Bazen ye'si boğar insan.
Dertler derde eklenince, en son umut bile söner.
Onmaz derde olmaz çare, gezdirir garip, âvâre
Kimi ağlar
sessiz sessiz, içten içe yanar; issiz
Ne kor vardır, ne kordan iz, bilmeyen sanır ki hissiz.
Dilde âh'tır tek emâre, "ar" der etmez aşikâre.
Dertler vardır, gören şaşar, "gönül" denen bendi aşar
Sökün edince gam keder, düşünmez ki "eller ne der? "
Hesap çıkarınca kader, boyun büker, taksit öder.
Yüreğinde
acı pişer; göz, "pes" eder, dere taşar.
Coşkun ırmak ise gönül, inlemek, ne ayıp, ne zül
Esince hüzün rüzgârı, kimi, ağlar zârı zârı
Doldursan kalbine karı, geçmez efkârının harı
Kasvet
kokar bağında gül, dertli öter yaslı bülbül.
Kurtulsa gamın elinden, yeniden doğar külünden.
Bağında her hazân esen, fırtına hiç dinmez sanır
Bahtından ümîdi kesen, bezer, canından usanır.
Figüranız her birimiz, bir tiyatro sahnesinde
Belli değil kaderimiz; sır, toprağın sinesinde.
Günler geçer üçer beşer, son günde son yaprak düşer!
Gözlerinin feri söner; "ölüm" tek gerçek vesselam...
Mecit AKTÜRK