Seni
ben sevdim kadın! İstanbul’un en mavisine sakladığında aşlarını, gizli kalmış
yanlarını sevdim. Ben kırmızıyı da sende sevdim en yalın haliyle
Mesela
denizin kokusunu…
Bu
gece tüm sözlerim ifşada. Metrobüsler bir başka akıyor yokluğuna bu gece,
taksiler gece tarifesini ikiye katlamış saat tam on ikiyi vurduğunda. Tüm
meyhaneler erken kapatmış bu gece. Tarumar yanlarımdan düşen, kilit kuşanan
dillerden kurtuluş zaferim! Ömrüne ömrümü koyduğum, Güzel gözlerine
kurban kesildiğim güzel! Ayalarımı yüzüme çarparken bir bayram sabahında su
misali, yıkanan gözlerimin mavisinden kopan güneş giymiş aydınlık.
Anlasana
kadın!
Şehir
bu gece sana ağlıyor şarkılarını ve bana sitem de tüm hatıralar. Küfrediyorum
susuyorum, ağlıyorum susuyorum. İsyan ediyor durmuyorum! Şimdi şaraba yatırılıyor
gözlerim bitter tadında ve bütün ölümleri tek bir doğuma kilitlediğim
yalnızlık… İçtiğim kadehteki diğer dudak izisin sen. Gittiğim yollarda bir
mola verişimdi suskunluğun ve tüm dillerdeki gizli kalmış, söylenememiş
duyguların çözülemeyen denklemiydin sen. İki ruh, bir bedene kilitlenmeden,
anahtarı kaybolmaya hazırlanırken bir boğazda.. iki yakanın bir araya gelme
ihtimali gibiydi her şey. İçimin kırmızı yanından koptuğu an gibiydin. Şimdi
siya bürünmüş hüzün karası yüreğimin aydınlanma zamanı. Koparılan meyvelerin
çekirdeğinden yetişme zamanı. Bir tohum gibi, yeniden fidan olma zamanı. Zaman
bu zaman…
Yeniden
hoş geldin dünyam!
Hoş
geldin kalbimin sessiz gecesi, hoş geldin ikramına sunulan yüreğimin şehri.
Hoş geldin...
İsmail Mancar /Dört Mayıs İki Bin On Üç
/ Denizin Mavisi
Yazarın
Sonraki Yazısı