Ertelenen anlar, bazen hiç yaşanmamaya mahkumdur.
O gece ikisi de yataklarına yattıklarında, bir an önce evlenip, mutlu
bir hayat kurmayı düşlediler.
Düşlerin bekleyişi, hüsranla sonuçlanmamalıydı
Maviye hasretlik, maviyi ilk gördüğün anda kucaklayınca biter.
Ama bir daha ki sefere dediğinde belki de hayatının en büyük hatasını
yaparsın.
Belki mutlu son için önünde engeller vardır. Ancak insan sevince
aşılmayacak engel yoktur.
Türküleri, şarkıları kendi hayatınla özdeşleştirip kurduğun acıları
yenmenin tek yolu yeniden başlamaktır.
Nice duraklardan geçersin hayatta. Tam sonuna geldim derken,
birden henüz yolun bitmediğini anlar ve dört elle sarılırsın hayata
ve sevgiliye.
Hep umutla beklenen sevda habercisi, kapıyı çaldığında eli boş
dönerse, hatıraların içinde kaybolup gidersin.
Ne Kemal, ne de Sayde çok genç değillerdi. Ve önlerinde onları
bekleyen büyük bir aşk ve mutlu bir hayat vardı.
Her ikisi de bunun farkındaydılar.
Sayde akşam annesine bir şey söylememişti. Aslında nasıl
bir tepki vereceğini merak ediyordu. Babasını kaybettikten
sonra yıllardır ana kız birlikte yaşıyorlardı.
Annesinin bu ilişkinin evlenme ile sonuçlanmasına çok sevineceğini
ancak, yalnız kalacağı ve biricik kızı yuvadan uçup gideceği için
bir o kadar da üzüleceğini biliyordu.
Nurten hanım o sabah sanki bir şeyler hissetmiş gibi, erken uyanmıştı.
Sayde uykudan kalkıp, salona doğru gittiğinde annesini salonda otururken
gördü.
-Günaydın Nurten hanım, erkenci siniz bu sabah
-Bilmem uyku tutmadı işte, çözemediğim bir heyecan var sanki içimde.
-Allah Allah hele bak sen benim güzel anneme, evliya mı bu kadın ne?
Nurten hanım bu sözler üzerine oturduğu yerden kalktı ve Sayde'nin
yanına yaklaştı.
-Ne demek istiyorsun sen? Umarım beni meraklandırmadan söylersin?
-Söyleyeceğim elbette güzel annem. Hadi gel birlikte kahvaltı yapalım.
Kahvaltı da anlatırım olmaz mı?
Kahvaltıya oturduklarından, Nurten hanım çayından bir yudum aldı ve
haydi söyle artık Sayde, meraktan çatlayacağım yoksa.
-Annecim sıkı dur o zaman söylüyorum.
-Haydi söyle artık
-Biz dün sabah Kemal ile bir birimize açıldık
-Yani!
-Yanisi, o bana ben de ona sevgimizi açtık.
-Bak hele, haydi hayırlısı, peki ne düşünüyorsunuz. Evlenecek misiniz?
-Bilmem, henüz evlenme teklif etmedi. Ama
-Ama
-Ama benim için bir şiir yazmış, ben de ona yazdım.
-Kızım Allah aşkına liseli aşıklar mısınız siz?
-Galiba daha fena anne
-Sonra
-E sonra ne oldu, sen çatlatırsın adamı
-Sonra öptü beni.
-Haydaaa, çıldırmış bunlar, kızım o ne öyle dükkanın orta yerinde?
-Ne bileyim, her şey bir anda oluverdi işte.
-Madem öyle, bir daha çağır bakalım şu Çakır'ı da ben onun bir
ifadesini alayım.
-Anne yapma, o kadar çekiniyor ki senden.
-Ne var çekinecek kızım öcümüyüm ben, hem benim kızımı öpecek
hem de gelip istemeyecek, olur mu hiç öyle şey?
-Ömürsün annem, ilk öpüşen insanlar biz değiliz.
-Öpüşenmiş, tövbe tövbe
-Tamam çağırırım Kemal'i ama sen bir şey söyleme, olur mu?
Müsaade et de o kendisi söylesin.
-Neyse, bu konu bir şekilde konuşulsunda.
Sayde annesini kucaklayarak, işe gitmek için izin istedi.
O çıktıktan sonra, Nurten hanım gözlerinin dolduğunun farkına
vardı. Eliyle yüzünü sildi. Sonra kendi kendine söylendi.
-Ağlıyorum ben, tabi ağlarım, biz eve bir kuş geldi derken,
biricik kızım yuvadan uçup gidecek. Aman ömür boyu benimle
yaşayacak değildi ya bu kız. Elbet günün birinde birisini
sevecekti. Kuşçuya kısmetmiş.
Sonra ortalığı toparlamaya ve akşam için hazırlayacağı yemekleri
düşünmeye başladı.
İçinden gizli bir kıskançlık geçti. Börek yapmayacağım, böreğimi
çok seviyor diye homurdandı.
İşe koyulduğunda, artık nemlenen gözleri coşmuş, oluk oluk
yaş akmaya başlamıştı.
Devam edecek
Yazan ve Seslendiren Mehmet Fikret ÜNALAN