.
.
.
-Sizlere ait değil artık ruhlarınız…
-Şayet
Görmek istiyorsanız ışığı yeniden;
Diz çökün huzurumda…
-Ve
Yalvarın insafsızlığıma…
-Kuşkusuz;
Uniseks şefkat yüklü kollarıyla sımsıkı sarmalayıp
Kucaklayacaktır
Her birinizin kokuşmuş bedenini
Yüce bağışlayıcılığım!
.
.
.
Karanlığa hapsedildi *bencil arzuların kutsallığı binlerce
yıldır…
Hiçe sayıldı öfkesi kadim(devrik) iktidarın
Çoğulken dahi tekil yaşıyorken aslında her insan
Alçakça kandırıldılar
Ölüm sonrası toplu *meşk seansı vaatleriyle
…!
-Damgalanmış *sığırlar gibi yaşadınız…
Uçsuz çöllerde suya hasret fillerin açgözlülüğüyle hortumlanıyorken
Kutsal ganimetleriniz (akıllarınız)
Yontusu meşeden ucube abideler oldunuz cehalete
-El koyma vaktidir artık…
Af dileme vakti kadim iktidardan…
Kusursuz işçilikle yeniden şekillendirilme vakti…
…!
-Kızıl gezegenin zevk yörüngesine oturtulma vakti ya da
Bilge ellerde tarifsiz acılar çekerek!
Nedir ki sanki doğru olan?
Ruhu sonsuzluğun özgür kanatlarına bırakmak mı?
Köleliğin edilgenliğine isyan
“Nihayetlerinizde mutlak göreceksiniz gerçek ışığı…”
Ezber telkinleri mi? Yoksa
Nefisleri hint kenevirli despot vaizlerin
-Şimdi
Koca bir hiç uğruna yaşamlarını *feda edenler
İyi dinleyin beni;
-Alınacaktır
Her birinizin intikamı!
-Ki
Binlerce yıldır bugünler için TER-TEMİZ beklettiğim
Uniseks hizmetli cehennem döşeğimde tek tek sorulacaktır
O kahpe vaizlerin her birine tüm yaptıklarının hesabı…
(Yiıldıray Kızıltan)