“Tutamadım dilimi
Arı soktu telimi
Leyla oldum dillere
Mecnun düştü çöllere”
Sivri bir yalnızlığın
Taçlarını mayalıyorum
Gazeller gün esriği
Yağmurlar sarı güğüm
Ayaklarımda pancar kökü
Bastıkça toprağın ayalarına
Zaman dölsüz mevsimlerde
Aralıkla gidip gelmeler/
İç kurusu ayazlarda
Avurtlarım susuz
Issız yanaklar
El değmedi
Bahtıma…
Bugün;
Saçlarıma kur çiçeği
Ellerime sarı sıcak/
Söyle!
Ak memeli koca kavak
Emzirdiğin polenlerin hatırına
Sığırcıklar kaç ömür/
Sevgiler biçare
Yaralar kum
Sözler büklüm
Başını vur dağlara
Dağlara…
Saçlarını arşınla;
Dipsiz kuyulara sallandır
Yüreğini yalayan cemre geçti
Kır düşüren çocuklar
Solucan üfleyen martı
Çınarlara yürüyen ısırgan
Son şarkılar esrik
Kırık aynalar
Üzümler göç
Renk cümbüşü
Çocuk elleri
Böğürtlen kanı
Karadır ceviz
Uykusuz…
Yine hüzün!
Gelme dedim iki gözüm
Böyle sarı sıcak iyiydim
Eylül yaralarım azdı
Sayende…
Kanatlı rüzgarın tellerinde