Acaba kim kopardı yıldızları gökyüzünden birer birer? Kim sakladı ayın bodrum katına? Kabusu çöktü gecenin üstüme, hem de tonlarca... Yalnızım, yalnızım, yalnızlıklar içinde. Birlikte yudumladığımız umutları arıyorum, bulamıyorum.
Ne isterdim biliyor musun, sana sarılmak, gücüm yettiğince, kemiklerini kıracak kadar belki de... Dilimde adın var sadece, ha bir de geçmişte kalan anıların. Bir düş evim vardı, kapısında paslı bir kilit asılmış, darağacındaki adam gibi, dokundukça sallanıyor biraz da olsa, ama bir türlü açılmak bilmiyor. Görebiliyor musun beni, kasap kapısındaki kedi gibiyim, girmek istiyor giremiyorum içeri. Düşler yasak, ağlamak, ya ağlamak o da yasak. Yanında olmak isterdim şimdi, toplayıp birer birer tüm acılarını gömmek isterdim senin yerine toprağına. Hem de erinmeden, hem de alelacele, hem de bıkmadan. Ben ki herşeyden bir anda usanan ben, senin için usanmayacağım, ne güzel değil mi? Yapabilir miydim sence? Cevap vermiyorsun, veremediğinden mi yoksa üzmemek için midir bu susuşun? Eski evimizle birlikte yanan sandığını doldurmak isterdim umutla ve çeyiz olarak yeniden göndermek gideceğin her neresi varsa. İstemek yetmiyor, yetmiyor işte, yetmiyor.

Dün gece uyandım yine, aklımdaki sendin. Bir tufan esti yüreğimde, içimde herşey parçalandı aniden. Savrulup gitti buzullar ülkesine. Çöl denizinden kaktüsler esti ve battı yüreğime. Kanadım, damla damla...

Fotoğrafların yetmiyor hasretimi dindirmeye, sandıktaki naftalin kokulu elişlerin yetmiyor işte. Yetmiyor anıların , anılar yetmiyor içimdeki alevi söndürmeye.

Sabahın serin rüzgarını kuşlar kanatları altında hissederken, ümit yeşerirken badem ağaçlarında, tebessüm yerleşirken çiçeklerin yüzlerinde seni düşündüm yine. Konuk geldin düş evime, ne bir ikram yapabildim sana ne sen selam verdin, bir görünüp bir kayboldun, susuzluktan kavrulurken seraba sevdalanan Mecnun misali düştüm peşine. Yakalayamadım, daha öncekiler gibi.

Olur mu böyle, olur mu söyle, uçuvermek kuş gibi, açarak kanatlarını? Sen değilmiydin tükenmek bilmeyen derdimin dermanı, sen değil miydin elimden tutacak olan?

Neden yüz çavirdin bana, neden hapsettin boş odalara. Bunaldım, korkuyorum, gücüm kalmadı, taşıyamıyorum bu yükü, taşıyamıyorum.
Seni arıyorum dalgaların sesinde, seni arıyorum kaybolası kötülükler ülkesinde. Yok, yok, yok hiç bir şey yok, anla işte. Ne odalarda kokun, ne sararmış resimlerde rengin kalmış, yıllar çalıp gitmiş herşeyi. 

İşte bir fotoğrafın karşımda, hüzün var gözlerinde, anlayamıyorum. Yırtmak geliyor hepsini, yırtmak, parçalamak, boğazına sarılmak çaresizliğimin ve haykırmak istiyorum haykırmak... Rüzgar gibi, nehir gibi, kaybolan yıldızlar gibi akıp gelmek istiyorum yanına.

Bu kaçıncı mayıs sensizlikle donduran ve tertemiz yüreğime acıları dolduran?
Çok uzaktasın, ulaşamam, istesem de ulaşamam. Bekliyorum kavuşacağım o günü, toprağa gömüp dünü ve unutmak öldüğünü...

AFET KIRAT
( Gidene başlıklı yazı Afet Kırat tarafından 29.09.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu