Son Gününü İlk-çe Yaşamak...
"Her gün senin için son günün müdür?... "
Yaşlı adamın
sorusu beni günlerin, ayların ve hatta yılların yazılmış olan Amel
defterleri kadar karmaşık ve derin hesaplara düşürmüştü...
-Değil.
-Neden?
-Son
gün Dünyanın en değerli mücevherine eşittir... Ben ise o mücevheri taş
niyetine aklımın sığ sularının derin kesimlerine fırlatıverdim...
Adam
bana umutsuz vaka edasıyla baktı... Derin sorgu yuvası olan gözlerimi
süzdü... "Vasat " dediğini duyar gibi oldu enikonum... Vasat mı?... Daha
hayat iplerim kopmadı ihtiyar sen neyden söz ediyorsun demek geldi
içimden...
Ya da belki kopmuştur...
-Yavrum sen daha
gençsin... Önüne daha nice gül bahçeleri, nice deniz mavilikleri
gelecek... Ama unutma, güzellikler kolay elde edilmez... Hep bir uçurum
dibinde olacaksın...
-Ne uçurumu bey baba?...
-.......
-Ne uçurumu?...
Derince bir sessizlik...
-Ne uçurumu?!...
-Ölüm yavrum... Ölüm...
------------------------------------
Hayatın
4 harfin surasıyla bitmesi ne kadar basit geliyordu anlamayana...
Anlayana ise girift bir bilmece... Belki bazen bilmemek... Huzrun bir
parçası kopupta kalbimize düşürüyordu...
Birden saatin bana
dersin var koş diye hatırlatırken kafam bu düşüncelere ve adamın
dediklerine takıldı... Deri ceketimi çekiştirdim kızıl kıvırcık saçlarım
ipeğin hışırdamasına benzer hışırdayarak omuzlarımı kapladı ve sınıfıma
girdim... Sınıftan çıkan uğultu ve sıcaklık beni şamar vurulmuşcasına
geri savuruverdi... Olmayacak duaya amin dercesine biraz daha
iyimserlikle oturdum sırama... Ve tüm dersler film şeridi gibi hızlıca
akıverdi...
-Sinem...
-.................
-Sineeemmm...
-Buyrun Hocam...
-Burda mısın?...
-Sizce?...
-Değilsin ama olmalısın...
-Olmak için çok yorgunum ve doluyum hocam...
Hoca
gafil avlanmışcasına sustu ve ders tüm hızlılıkla devam etti... Ve
benim düşüncelerim bu sefer 2 kat daha büyümeye ve beynimin içine
sığmamaya başladı...
Eve geldiğim vakit bedenimi suya
susatmışçasına ılık sulara koyuverdim ve o hızda dışarı çıktım...
Kendimi soğuk zebanilerin açlığına teslim edercesine bırakmak
istiyordum... Ama olmadı... Sıcaktı... Sıcaktı her zerrem düşünce
ateşiyle...
-Anne...
-Efendim...
-Bugün son günümüz mü?...
-O soru nerden çıktı kızım... Biz bilebilir miyiz?... Bizi yaradan Allahımız bilir onu ancak...
-Ya... Peki anne...
Yatağa
yattığım vakit tüm düşünce mihraklarım son buluyordu... Düğümlerim
çözülüyordu... Ve bedenim gideceği yarı ölüm mübaledesine hazır
soğuyordu... Sözcüklerim kendi kendine fısıldaşıyordu...
-Allahım... Son günümse eğer bu gün... Sabaha gülümseyen bir beden bırakayım arkamdan...
Son söz... Kelime-i Şehadet...
......................................................
-İyi
akşamlar sayın seyirciler... Şu anda yeni gelen bir ölüm haberini
aktarmak istiyoruz... 18 yaşındaki genç kız yatağında ölü bulunuverdi...
Ve kız gülümsüyormuş evet gülümsüyormuş...
........................................
E F T E L Y A...
(Akdenizi cebinde taşıyan kız... )
(
Son Gününü İlk-çe Yaşamak... başlıklı yazı
£FT€L¥@ tarafından
1.11.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.