(Mü’minun, 14). "Onun (şeklini) düzeltip ona ruhumdan üflediğim zaman kendisi için derhal (bana) secdeye kapanın" (Sa’d, 72).
Allah insanı yarattığında meleklere secde etmelerini söyledi melekler de ’Melekler:"Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birimi yaratacaksin? Oysaki biz,seni överek yüceltiyor ve seni takdis ediyoruz,"dediler(Bakara,2/30
Ve Allah (cc) ’Ben sizin bilmediklerinizi bilirim"kelamiyla melekleri uyarmistı "(Bakara,2/31)

Şimdi hep birlikte düşünelim Allah (cc) insana kendi ruhundan üfleyerek insanı yaratmışsa, bu demek oluyor ki; insan Allah (cc) nin bir parçasını taşıyan kutsal bir varlık olduğundan meleklerden üstün olarak yaratılmıştır. 

Adem (as) cennetten kovulmadan önce yaradanı ile birlikte idi. Huzurlu ve mutluydu. Fakat şeytanın hileleri ve nefsine hakim olaması sonucunda rabbından ayrılmak zorunda kaldı . Dünya’ya gönderildikten sonra insanoğlu için bir nevi sürgün denilen bir hayat başlamış oldu. Her zaman insanoğlu’nun içinde bu sürgün edilmenin hüznü ve yaradanından ayrılmanın boşluğu yüreğini kapladı. İnsanlar bu anlamını bilemedikleri boşluğu çeşitli maddesel hazlarla doldurmaya, içlerindeki eksiği gidermeye, yarım kalmışlığı tamamlamaya çalıştılar. Ama ne yaparlarsa yapsınlar içlerinde ki hüznü ve boşluğu gideremediler. Hep bir eksiklik yarım kalmışlık oldu.

Kimileri maddesel varlıklarla mal, mülk, kariyer,zenginlik peşinde koşup bu eksikliği gidermeye, kimileri ise içindeki yarım kalmışlığı diğer bir yaradılana yakınlaşmak, onun kendinden bir parça olduğuna inanarak günümüz de aşk denilen olgunun peşinden koşarak tamamlamaya çalıştılar, ama hep mutsuz oldular. Çünkü içlerinde ki eksiklik, onları nefsin kurallarına uyan birer robot haline dönüştürdü...

Aşk günümüzde bahsedilen olgunun farklı bir boyutudur. Aşk tertemiz, içinde yanlışı olmayan ve insanı kendini unutup sevdiği, bağlandığı varlığın yani diğer bir insanın iyiliğini, güzelliğini isteyen her zaman yüreği ile onun yanında olan, sevdiğinin mutluluğu ile haz alınan kutsal bir duygudur. 

Aşk tertemiz bir yürek ile yaradana dünyada kavuşabilmenin, onunla bir bütün olabilmenin, bir olabilmenin bir nevi cenneti dünyada yaşayabilmenin, sevdiği ile huzur ve mutluluk içinde sonsuzluğa, gerçek cennete uzanmanın ön senaryosudur.

Günümüzde aşk olgusunun arkasına saklanan nefs insandaki eksiklik duygusunu kullanarak insanın hayalleri ve tutkularını harekete geçirerek, yürek sevgisi diye yüreğin arkasına saklanarak, insaoğlunu gafletin çukuruna düşürmektedir. İnsanoğlu nefsin elinde tutsak durumuna düşerek farkında olmadan adeta emir almış bir köle gibi nefsin isteklerini yerine getirebilmek adına, onu mutlu edebilmek adına aklını kullanamayacak duruma gelerek bir nevi mahkumiyet hayatı yaşamaktadır.

Bu mahkumiyet tertemiz yüreğin inatla akla ulaşarak doğruları farkettirmesiyle insanoğlu düştüğü gafletten kurtulabilir. Bu da ancak samimi bir kurtulma isteği ve hatalardan duyulan pişmanlıkla tövbe edilerek istenirse mümkün olabilmektedir. Alemleri ve bizleri yaradan Allah(cc) herşeyi bilen ve görendir her zaman kullarını da affetmeye hazırdır.Yaradanımız tertemiz yüreği olduğunu bildiği kulunu pişmanlığından ve tövbesinden dolayı her zaman affeder. Ancak rabbimiz samiyetle tövbe etmeyen kulunu da bildiğinden o kulunun tövbesini kabul etmez ve gafletin içinde ki insan o gafletin içinde ömür boyu mahkumiyet hayatı yaşar.

Her insan hata yapabilir, günah işleyebilir önemli olan yüreğimizden gelen sese kulak vererek, samimi bir niyetle ellerimizi bizi yaradana açarak günahlarımızın affedilmesini istemekle ve ancak yüreğimizin bizi doğrularla yönlendirmesi ile mümkün olabilecektir.

Tohumun ekildiği tarla ne kadar kaliteli olursa olsun, tarlanın verimi ne kadar ürün vermeye müsait olursa olsun, bakım görmeyen tohum çürür, toprak da zamanla çoraklaşır ve mahsul alınamaz. Yüreklerimiz de tertemiz ekilmeye hazır topraklar gibidir, yüreğimize sevginin, iyiliğin, güzelliğin, inançlarımızın tohumlarını ekersek mutlak meyvesi yenilebilir güzellikte olacaktır. Bu ürün de sevgiyle diğer insanlarla paylaşılarak çoğalacaktır...


Hülya Akyıldız
( Nefsin Tuzakları başlıklı yazı HülyAkyıldız tarafından 1.11.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu