Çıralı bir yalnızlık olurdu geceler, düşler acırdı
İsli vakitlerin o dar odalarında ocakta dal çıtırdar
Gece üşürdü tenimizde, yalnızlık göklere savrulurdu
Düş matemindeydi birbirimize uzak yüreklerimiz
Aşka dargın hicazlar sokulurdu arada birbirimize
Unutulmuş kırıklıklar olurdu talanlanmış soframızda
Yorulmuş ellerimiz sokulurken birbirine, an ömrümüzdü…
Gelincik bakışlarının o bitap kırılmalarıydı sarıldığım
Islanmış tüyler yüzerdi gözlerinin yalpalı pınarlarında
Yüzüm kanıyordu, alnımdaki kader devrilmelerinden
Bekleyen ile beklenenin öyküsüydü birlikte dinlediğimiz
Öfkeli bir sağanak sesiyle kendi içimizde savrulduğumuz
Ve bomboş sokaklarda çamurlu gölgelerimize sarılışımız…
Her ilmek birbirimize dikildiğimiz, tenlerimizi seviştirdiğimiz
Kırgın haramilerin kılıç artığı sofralarında bölündüğümüz
Ateşin, öfkenin ve yalnızlığın yüreğimizi öpüşüdür yar
Elde var, ruhta yok yoksullukların düşle sarılı yalnızlığı
Aşınmış yolların bakışlarında kaybolan renklerin ıslığı
Yalnız bir düşü anlatan efsane kitaplar gibidir hayat
Yaralı süvariler geçer ufkumuzun imparatorluklarından
Yıkılır surlar ve safran ağıtlarla kapanır üzerimize lahitler
Dudağımızın ilmeklerindeki yorgun cürümdür aşkı bekleyiş
Silinmiş isimlerin aynalarında ve ruhumuzu eskiten gidişlerde
Kanayan o mağrur mevsimlerin kendi içine devrilen tökezlenişleriyle
Seninle hüzünleri yudumlamak, ömrümün en elim yalnızlığıdır yar…