DİLİMİN UCUNDA
Dilimin ucundaysa aşkın yarım kalmış öyküsü.
Derin çizikle kanayan çocuk yanım,
Bir yerlerde buz gibi donmuş kadın yanım.
Geçmişin anısı geleceğin düşlerinde boğulan
Kaderci yanı ile yalnız yaşlı kadın
Hepsini harmanladım yüreğimi eze eze,
Ruhumu koyup bir gemiye açıldım engin denizlere,
Dünümü de yarınımı da yükledim omuzlarına,
Yinede kendimden kaçamadım geçmişin çığlığından,
Dilimin ucunda güleyim mi? Ağlayayım mı?
Geçmişi andıkça çerçeveledim, hayatımı,
İstiyordum ki geçmişin acısı dudaklarına bulaşsın,
Haykırışlarım geleceğin sesinde yankılansın.
Boyun eğmişliğim, geçmişim sızısından
Sen kaderin önünde katıp götürdüğün geleceğim,
Oysa ben çocuktum daha o geçmişle veda ederken,
Elinde geleceğin düşleri, sevgileri, umutları,
Elinden oyuncağı alınmış bir kız çocuğu gibi,
Geçmişin kokusu yüreğinde uyutamadığı,
Bebeği yoktu geçmişten uyutacağı çoğu zaman,
Gecenin kara kokusun da avunabileceği,
Belki elleri hiç değmemişti öğle bir geçmişe,
Dilimin ucundan ılık sular süzülürken bedenimden
Gözümden süzülenlerle geçmişi daha çok ıslattım,
Sendim mazim gözlerimden akan,
Yitirmenin ve yitirilmenin ne olduğunu anlamıştım,
Geleceğim gecenin karanlığında ay ışığı,
Güneşin düştü denizin mavi dalgalarına,
Yakamozlar kucakladı sahil boyunca
Defalarca vurdu dalgalar kıyıya da silemedi,
Azalır mı diye bekledim geçmişin sızısı,
Geçmişin çığlıkları yol gösterir diye ümitle,
Dilimin ucundaki kelimeler beni ümide döndürdü,
İçimden geleceğin sesi yankılandı,
Sensiz hudutlarda yaşayan bir kadın,
İçi geçmişle geleceği birbirine harmanlanmış,
Geleceği elinde geçmişi koynunda götürdü yüreğinde,
Geçmişin adı geleceğin tadı hiç eksilmedi,
Uzayan kısalan ama hep var olan günlerden,
Var olan günlerin gecelerin akıp giden ritminde,
Ruhu ikiye bölündü iki ayrı bedende,
Geçmiş ve gelecek harmanlandı,
Geçmişin sızısı, geleceğin umudun da
Gülseren Akdaş