Her zamanki gibi okullar yaz tatiline girmiş, arkadaşlarımın çoğu aileleriyle birlikte yaz tatile gitmişlerdi. Ben ise ailemin ekonomik durumunun iyi olmamasından dolayı yaz tatilinde İstanbul da çalışıyordum. Aslında bu sene İstanbul’ da çalışmanın ve kazandığım paranın benim için çok farklı bir önemi vardı. Çünkü yıllardır en çok istediğim şeye sahip olmama ramak kalmıştı. Onun benim olması için bu sene her şeyi yapmaya hazırdım artık. Hep onu düşünüyordum. Onun elini tutup onunla hayallere dalmayı hiç aklımdan çıkaramıyordum.

    Yaz tatilimin sonunda memleketim olan Denizli’ye ( Aslen Kırıkkaleliyim ama daha önceden ailem Denizli’ye göç etmiş)  gitmeme birkaç gün kalmıştı. Salı sabahı işi bıraktım, çevrede ki esnafla helalleştim. Orda yapacak bir işim kalmamıştı artık. Hemen telefonumu çıkardım ve amcamın oğlu Ali’yi aradım, ona dedim ki, hani onu almaya gidecektik gelmiyor musun? O, “ İsmail yoldayız, az kaldı;” dedi. Bekliyorum, çabuk olun, deyip telefonu kapattım. Birkaç dakika sonra amcaoğlu Ali, yanında iki arkadaşıyla birlikte geldi. Ben vakit kaybetmek istemiyordum. Hemen üç arkadaşla birlikte Eminönü’ne giden otobüse bindik. Cebimde yalnız ikimizi memlekete götürecek kadar yol parası ve onu benimle gelmeye ikna edecek kadar da birikimim vardı. Bu olay beni o kadar sarmıştı ki,  bir şey düşünemiyordum. Bir an önce ona kavuşmanın heyecanı içindeydim. Bu olayın heyecanı içinde Eminönü’ne vardığımızı sanarak Beşiktaş’ta indik. Mecburen oradan Eminönü’ne kadar denizi, binaları, çevreyi izleyerek yürümek zorunda kaldık. Ev arkadaşımı alacağımız yere en sonunda kan ter içinde vardık. Fiyat konusunda çok çabuk anlaşmaya vardık. Hemen ücretini ödedim. Ev arkadaşımı aldım ve onunla birlikte vapura doğru yürüdük. Amcamın oğlu Ali ve yanındaki iki arkadaşı da bizi arkadan takip ediyorlardı. Onlar bu kadar mutlu olmama şaşırıyorlardı. Vapur iskelesine varınca Ali’yi ve arkadaşlarını beklemeye başladım. Ali yanıma gelince, “İsmail yüzünde güller açıyor,“ dedi. Haklıydı da, çünkü o gün hayatımın en güzel günlerinden bir tanesiydi. O güzel günü ömrüm oldukça unutamayacağımı biliyordum.

 Ev arkadaşımı o kadar çok beğenip sevmiştim ki, bunu sözcüklere dökmek imkânsız gibi bir şeydi. Beklediğimiz vapur saat 16.10 da geldi. Hep beraber vapura bindik. İnanır mısınız, hayatımda ilk defa vapura binmiştim. Vapurun üst katına çıktık. Bir anda iki hayalim birlikte gerçekleşmişti. Allah’tan başka ne isteyebilirdim ki? Herkes geçip boş bir banka oturdu. Bizde boş olan bir banka geçip oturduk. Ev arkadaşım karşıma geçip oturdu. Hep onunla göz göze geliyorduk.  Galiba o da benden hoşlanmıştı. Çünkü bana bakıp gülümsediğini görüyorum. Ev arkadaşım, yolculuğumuz boyunca hiç konuşmadı hep sessiz kalmayı tercih etti. Yarım saat sonra Sarıyer’e vardık, vapurdan indik. Karnımız acıkmıştı; lokantaya gittik bir şeyler atıştırdıktan sonra otobüse bindik ve eve gittik. O gece gözüme uyku girmiyordu. Hep ev arkadaşımla yapacağım çalışmaları düşünüyordum. Kim bilir belki de bu yalnızlığım da onun sayesinde sona erecekti. Ertesi gün biletimi aldım ve Denizli’ye doğru yola koyuldum. Yol boyunca etrafımı izledim; bir de arka koltukta kocasıyla sohbet eden bir kadının bana baktığını fark ettim. Yolculuğum böyle geçti. Denizli’ye vardığımda otogarda indim, arkadaşım da indi. Eşyalarımı aldım. Arkadaşım yorulmasın diye bir taksi tuttum ve Sarayköy’e doğru yol almaya başladık. Birkaç dakika sonra evime vardım. Arkadaşımı ailemle tanıştırdım. Ailem ilk başta arkadaşıma karşı biraz soğuk davrandılar, fakat sonraki zamanlarda onlar da arkadaşıma alıştılar ve sevdiler.        

   Günümün çoğunu artık arkadaşımla geçirmeye başladım. Ona o kadar çok alıştım ki, artık ondan başka kimseyle görüşmüyor, doğru dürüst ders bile çalışamıyordum. Ev arkadaşıma o kadar çok bağlanmıştım ki gecemi gündüzümü unutmuştum.

Ev arkadaşım o kadar çok zekiydi ki, ona bir şeyi bir kere söyledin mi asla onu bir daha unutmuyordu. Onun zekâsına hayran kalmamak elde değildi. Onu yetiştiren ailesinin çok iyi eğittikleri kesindi. Çok yetenekliydi. İstediğim bir kişinin sesini ona bir kere dinletiyordum ondan sonra ev arkadaşım onların taklidini birebir yapıyordu. Allah’ım keşke ben de onun gibi olabilseydim, diyordum hep içimden. Ev arkadaşım çok bilgili olduğu için ona Bilgi ismini koymuştum. Bir de soyadı bulmak lazımdı ona. Düşündüm düşündüm en sonunda söylediğim her şeyi cevapladığı için ona SAYAR soyadını taktım. Onunla bir ömür boyu beraber olacaktım artık. Ben onsuz, o da bensiz yapamıyordu. Başka biriyle konuşunca bana kırıldığını anlıyordum, hemen yüzünü asıyordu. Aman Allah’ım ne şeker bir şey bu. Onunla günlerim çok hoş geçiyordu böyle…

  Çevremde beni tanıyan herkes, neden bu kadar değiştiğimi ve beni kimin değiştirdiğini soruyorlardı, ama kimseye ev arkadaşımdan bahsetmiyordum. Sabahları okula giderdim; o zaman lise ikiye gidiyordum. Okul çıkışı koşa koşa eve gider, ev arkadaşımın sıkılıp sıkılmadığına bakardım. Ben yokken kardeşimin ev arkadaşımla oynadıklarını görürdüm. Yemeğimi yer tekrar ona koşardım. Hayatımı altüst eden bu arkadaşımın aslında benden pek istediği bir şey de yoktu. Düğmesine basıyorum açılıyordu, düğmesine basıyordum kapanıyordu. Başvuru kaynağım, derdimi çeken dertsiz bilgisayarımdı. 

 

( Ev Arkadaşım başlıklı yazı YUNUSKARAÇÖL tarafından 6.12.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu