Son baharın ardından, keder sızar
yürekten
Çekilmez çile olur hayat denen bu
koşu.
Neşe göçer yurdundan, gözler yılar
tümsekten
Gönüller ye'se düşer görünce sarp
yokuşu.
Hüzün dem kaynatınca ah çekmek kusur
değil
Doğarken herkes bilir! Akıbetler sır
değil
Bu handa konaklamak üç gündür, asır
değil
Son gününde seçersin; ya zemherî, ya
kışı.
Tutmak istesen dâhi sımsıkıca ucundan
Uçar gider her arzun hayâlin avucundan
Göçe izin umarak duanın sonucundan
Bekler fersiz gözlerin ecel denen o
kuşu.
Şan, şöhretin yolları çıksa dahi
zirveye
Kundak kefen arası benzer Safâ -
Merve'ye
Çalar birgün kapını, sorar melek;
nereye?
Mezar yeri çukurdur; zor duyarsın
alkışı.
Anlarsın ki gül sanıp derdiklerin
dikenmiş
Görürsün ki yol yokuş; , düzün bitmis,
tükenmiş
Dersin ki; "madem dünya geçici
bir meskenmiş
Bırakın da gideyim; gösterin şu
çıkışı!"
Takvimler gün saysa da, yorulmadan,
ömürden
Kurtarmak gerek kalbi, kederden,
teessürden
Karanlık çöktüğünde yol geçer
tefekkürden
Tevekkül ne bilene, her dert Rahmet
yağışı...
Mecit AKTÜRK