Kopyasız anlatıların dipnotlarından sökülür anlamlar kimi
Kimi vurdumduymaz bir ayin gibidir, sarmalar tüm benliği
Dağları su eritir, toprağı rüzgâr savurur, ayırır mevsimleri
Denklemi çoktur aşkın, zapt edemezsin yürekte gül ile dikeni
Yılgın kıyımların adımlarıyla geçerken hayatı biz, sonsuz devinimlerle aşkı yüreğimizden sökün ederiz. Sükût besleriz ahraz gecelerde ve dağılmış saçlarımıza ansızın vakitsiz okşayışlar dileriz. Rüzgârdır kangren damarlarımıza dolan, yüzyıllık kederlerimizi yaşam aşkıyla bu yüzden değiş tokuş ederiz.
Üşüyen ağaçların yelesine tutunarak gül kopardım asırlarca öksüz bir daldan, sular avuçlarımdan kaydı, toprağa damladı. Hüzünmüş yaşamın tadı, gülüşlerini istedim aşktan, sevda gizlice ağladı. Yıldızın kahrını ay çekermiş hep, kahır mektuplarına razıydım, postacılar dağlarımı aşamadı.
O dumanlı gelgitinde yaşamın, öfkeyle dalı sarardı ateş, mis gibi yufkaya alevini vererek dağılır iken özlem. Adı hasret olurdu okunan tüm kitapların, bir kadının özlemi ocaklarda kavrulurdu. Yolardı an düşünüşlerin kıvrım vakitlerini, özledikçe aşk uzak köylerde aksimiz olurdu.
Ve ben hep er sabahlarda kırardım gönül kilitlerimi ve er coşkularla sürerdim aşkın bahçelerini nadasta olsa da. Oysa bir kadın gönül hazanlarını serpecekti ovalarıma, Özlem meyvelerini kınalı elleriyle dikecekti sevda açlığı çeken toprağıma. Gülüşlerini asacaktı göğsümün kınalı dallarına.
Aşkın nurlu yağmurları yağmadan, yıldırımlar ruhuma çarpmadan ve gönlüm musallaya yatırılmadan her bahar kadın düşlerinde yerimi alacağım ben. Göğsümüm kınında savaşlar çıkmadan, ruhumun kıraçlarında papatyalar açmadan, geleceğim yurduna ve atılacağım düşlerimle bile yaşanası kollarına, ömrüm kıyameti tatmadan.
Dalga dalga büyüyen bir içlenişin tam orta yerinde bir sorudur uzaklardaki sevgiliye sevdayla dökülüşüm. Her bakışın dolu kadehi kendi sağanağına boşalan, kendi sularına delicesine koşan bir yakarıştır ve ben bu düşünüşlerin dilekleriyle aşkın bezirgânı olurum.
Birikmiş küskünlüklerin ödeşme bahaneleriyle kapanınca kendimize bir yangın arar biçare bedenlerimiz. Kulpunu delen öfkelerimizin kendini süzen uykulu bakışlarına harlı tutkularımızı sürmek istedikçe dökülür hayata dair izlerimiz.
Çıngılarla ısınan bir gecenin daralmış sarılışlarıyla öfke tüter yaşamın koynundan, güneş dalları ısıtmadan düze inmez. Ve her yutkunuş kendi bağımızı olgunlaştıran bir zemherinin suretidir, bunun için hatıraların gölgesi yakar yüreğimizi, mevsimler boyu bizi ısıtır, üşütmez.
Dalga dalga büyüyen bir içlenişin tam orta yerinde bir sorudur uzaklardakine sevdayla dökülüş. Her bakışın dolu kadehi kendi sağanağına boşalan, kendi sularına delicesine koşan bir yakarıştır ve biz bu düşünüşlerin dilekleriyle biz oluruz.
Ansız sancılarının sığ sularında senli şifalar sürerim bedenime, yeni doğmuş çocukların masum ağlayışlarıyla da olsa gel diye gönlüme. Senle dolan günlerimin halay geçişleriyle tütsülerim ben yar ruhunu, müjdeli bakışlarla dolup ömrüme, gülüşlerinle sar beni ruhunun her zerresinde.
Mutlu yüzümün çocuk sevinci aralığında sensin bayram tadım, anlamım. Yokluk biter seni düşündükçe, kuşlar kanat açar yürek cennetine. O cennet ki, dilde dua, ruhta sefa ve gönlümde en soylu ibadetim olur. Seni sevmek dünyaya gelişin manası, seninle her sevinç bendeki mutluluk harçlığı olur.
O mor dağlarımızdaki ışıltılı güneşe, o yeşil çimenlerimizdeki çocuk düşlerimize ve o kutsal çocukluk ülkülerimizin kaybolan esinlerine ne çok şiir yazsak, ne çok söz dizsek ve ne çok ah etsek maalesef ki gelmiyor avuçlarımızdan bir sabun köpüğü misali kayıp giden.
Keyfi yaşamak gürültüsüyle örselenen bedenimizin, ruhumuzu alaşağı eden o asılası onurumuzun kıymıklarından bir ateş yakabilir miyiz, yüz bin yıl geçse!. Hangi fikrin devranıdır ki ve hangi utkuların fermanıdır bizi böyle vurdumduymaz, dünümüze unutkan yapan, asil değerlerimizi binlerce derinlere iten!!!
Kahveyle tatlanan dimağların ve uzun bir yolculuktan dönmeye çalışanların ortak paydasıdır özlem, ruhumuz bu yüzden Bezirgân sözcüklerden şiir örer. Yolcular bekler köhnemiş istasyonlarda, asalarında yolların tozu, dudaklarında uçuk, umut bu yüzden kimi gölgeliklerde bekler. Damıtılmış hazların ve çiğnenmemiş yolların avazıdır bunun için mutluluk, daralmış göğsümüzdeki yapışkan tonlarla ve ağlatan fonlarla yaşama dair şiirlerimizi süsler.
Selahattin YETGİN