“Neden sonra
yatağıma geçip uzandım. Gözlerimi odamın beyaz boyalı tavanına diktim. Dedemin
bana anlattıklarının nasıl da bir kere daha bir damla gözyaşından bana yaşatıldığını
düşünmeye koyuldum. Öylece uyuya kaldım. Rüyamda annem gelip başucuma oturdu.
Narin eliyle saçlarımı okşadı. “Anneciğim” diye bağırdım hüzünle, “Anneciğim!” “Yavrum?!”
dedi sevecen sesiyle, “sen bugün ağlamayı öğrendin; şimdiye dek yaptığın sadece
gözyaşı akıtmaktı, lakin bugün şu masanın başında ağladın oğlum. Unutma ki,
esneyen ya da gülen bir insan da gözyaşı akıtır ama ona ağlama denmez. İşte sen
de şimdi ağlamayı öğrenmiş oldun bir tanem; dünya üzerinde acı çekmeyen çocuk
yoktur. Japonya’da, Afrika’da, İskandinavya’da, dünyanın her yerinde, her zaman
çocuklar üzülür. Ama unutma, ağlamayı öğrenen çocuk mutlu olmanın yolunu da
bulmuş olur!”
Bu benim son rüyamdı.” (MELEĞİN
GÖZYAŞI-ARİFZADE)