VAKİT O’NU DAHA İYİ ANLAMA VAKTİ
Sevgili Dostlar;
Geçen haftaki yazıma Mehmet Akif Ersoy’un “Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem” dizesini başlık olarak seçmiş, yazı içeriğinde günümüzdeki olayların hiç de iç açıcı olmadığını vurgulamıştım. Yazıya Okuyuculardan çok olumlu geri bildirimler aldım. Sn. Remzi Akyel özel olarak düşüncelerini kaleme aldığı bir yazı gönderdi. Sayın Akyel’in cevabi yazısını virgülüne dokunmadan siz değerli okuyucu dostlarımın takdirine sunuyorum.
“ Perde önünde oynanan tiyatroyu seyreden seyirci misali bir o tarafa, bir bu tarafa bakmakta insanlar ve ne olduğunu anlamaya çalışmakta. O kadar girift ve özellikle kirletilen şeyler mevcut ki anı dahi kaçırıyorsunuz... Bir cümleyi anlamak için paragraflar feda ediyorsunuz ve bu durum; işi daha da içinden çıkılmaz, anlaşılmaz kılıyor...
İster istemez ne olup bittiğini, işin içyapısını az dahi olsa idrak edip, perde arkasında olabilecek, oynanabilecek olanların yüzde birini bile anlayabilecek kapasitede olan insanları, haklı bir endişe, farklı düşünceler ve gerekli çözümler adına arayışlara, bunları tebliğ ve hatta temsile itiyor. Fakat yıllar boyunca sistematik biçimde, titizlikle ve arsızca oluşturulan korku hegemonyası ortaya çıkıyor, sizi çaresizlik içinde kıvrandırmaya, karamsarlığa ve derin acılı duygulara yol açıyor...
Aslında karışık olan hiçbir şey yok."GERÇEK" kendini; kendi nuru ile apaydınlık kılmış ve karşımızda anlaşılmayı, görülmeyi, idrak edilmeyi bekliyor... Ama şavkı o kadar fazla ki bize yıllardır, özellikle verilen, empoze edilen "bireysel güvensizlik", "muhtaçlık","acizlik","kendini hiçe saymalar", "körü körüne biat" ve daha onlarca olumsuzluğun kör ettiği hem bedeni, hem de ruhani gözlerimiz kör olacakmış gibisine kamaşmakta...
Gerçeğe ulaşmada sadece perde önü bilgisi ve metotsuzlukla yola çıkan insanımızın kaygıları o kadar yüzeyselleştirilmiş durumda ki; kömür hesabı, makarna hesabı, işsiz çocuğunun asgari şartlarla dahi istihdamını kolaylaştırma hesaplarına sıkıştırılıp, anlasa ve görse dahi, vatan-millet-beka-milli ve insani değerlerimiz hesapları ile uğraşmayı göze alamayacak derecede uyuşturulmuş, güçsüzleştirilmiş, milletin MİLLET olabilme ve bu gücü HİSSEDEBİLME yetisi elinden alınmıştır. Uzaklaştırıldığı maneviyatın gücü ile kurduğu bu ÜLKE ve bu MİLLETE saygısızlaştırılmış, değerler silsilesi tamamen değiştirilmiş,bırakın gaflet ve dalaleti;hıyanet bile edilse sorun yokmuş gibi algılaması için milli sinirleri uyuşturulmuş, milli sınırları ile bile oynanabilir bir ameliyat ortamı yaratılmıştır... Özellikle "tümevarım" metodu ile TÜM'ün kendisi anlaşılmaz kılınmıştır. Hedef unutulup, hedefe ulaşılırken karşılaşılanlar anlamlı kılınırsa; hedefe vardığınızda ne için orada olduğunuzu, hedefinizi unutmuş olmanız aşikardır. İşte bu yüzden sadece TÜM'e bakmak gerekli ve belki de yeterli olacaktır. Şöyle ki;
ÇALMAK----HARAM ise çalma eylemi yapıldı mı yapılmadı mı bu araştırılır değil mi??? Eğer bu eylem yapıldı ise bu ortaya çıkarılırken kullanılan yolun meşruluğundan çok sonucun kendisi önemli değil midir? Yani gece bekçisinin uyuduğundan şüphelenen bir işveren bunu anlamak için gece gizlice gelmelidir iş yerine...Gözlemelidir yavaşça sokulup nöbet kulübesinin yakınlarına...Ama bize denen o ki;hayır işveren gündüz söylemelidir ki gece gelip kontrol yapacağım,uyuyor iseniz yaktım çıranızı!!!! Bu idrakten bile yoksun insanlar mevcut ne yazık ki....
Ben umudumu yitirmedim, yitirmeyeceğim de... Zulme karşıyım deyip gelip etkisiz kalabilirsiniz, sonuç alamayabilirsiniz... Bu bile anlaşılır da karşıyım deyip gelip zulmü yapan sen olursan o zaman en büyük yanlışı yaparsınız. Vurguna,yolsuzluğa, haksızlığa, adaletsizliğe karşıyım diyeceksiniz ve.........Teşbihte hata olmaz derler;
“Köyün yaşlı semercisi Bekir usta ölmüştü.
Tüm eşekler köy meydanında toplandılar, tepindiler oynamaya başladılar. Yaşlı hasta bir eşek duvar dibinde düşünüyordu. Ona geldiler:
- Haberin yok herhalde, semercimiz öldü, dediler.
- Ne olmuş öldüyse?
- Artık sırtımız yara bere olmayacak, özgür olacağız
- Nasıl bir özgürlükmüş bu!
- Semerci olmayınca artık sırtımıza semer yapılmayacak, kırda bayırda istediğimiz gibi dolaşacağız…
Yaşlı eşek gülmüş:
- Şaşarım aklınıza… Bugün sevinçle tepineceğinize, aslında yas tutmalısınız. Bekir Usta iyi kötü sırtımızın ölçüsünü biliyor, bizi rahatsız etmeyecek semerler yapmaya çalışıyordu. Yarın bir acemi semerci getirirler, sırtınız yaradan kurtulmaz. İyisi mi siz semerciden değil, eşeklikten kurtulmanın yolunu arayın. Eşek kaldıkça, sırtınıza bir semer yapan bulunur.”
hikayesinde olduğu gibi semercinin ölmesi değildir sorun....
Halkın en çok ihtiyacı olan gerçekten kendi içinden çıkan gerçeği yalınlığı ile anlatan, sonuca aydınlığı ile götüren gerçek AKİL'lerdir bence. Yürekli, metin, gerçeği çıkarları için çarpıtmayacak, vatan evladı...Yoksa yeni semerciyi bulmak çok da zor olmayacaktır...Yeni bir kurtarıcıyı sadece bekleyerek yok oluşu hızlandırmaktan öteye geçemeyeceğimizi bize anlatıp, onlarca, yüzlerce gönüllü ve fedakar kurtarıcı ile yol alınması gereklidir....
Rehber bu günleri haber vermişti üstelik...
Ey Türk Gençliği!
Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
Mustafa Kemal Atatürk
20 Ekim 1927
O'nu daha da iyi anlamaya başlamayı öğrenmek ve yol almak vaktidir vakit....”
Saygılarımla....
Remzi Akyel
05/01/2014 00:44