Doğumda kaybettikleri
bebeklerinin ardından, seneler sonra dünyaya gelen küçük kızları ailenin göz
bebeği olmuştu. Ona verdikleri sevgi olması gerekenin kat ve katıydı. İnanılmaz
sevimli ve güzel bir bebekti üstelik. Doğal olarak inanılmaz bir sevgi ve
ihtimam ile büyüyordu.
Kızıl saçları ve yeşil
gözleri ile çok farklı bir çocuk profili çiziyordu yaşıtlarının yanında. Bir o
kadar da akıllı ve hassas bir çocuktu Begüm.
O kadar kıymetli idi ki
ailesinin gözünde, tüm vakitlerini ona ayırıyorlardı neredeyse. Sırf ondan ayrı
kalmamak adına anaokuluna bile göndermemişti ebeveynleri. Mümkün mertebe oyun
parkına götürürdü annesi fırsat buldukça. Orada bile bir dakika olsun yalnız
bırakmaz ve ayrılmazdı yanından. Arkadaş canlısı küçük kız sevimli hareketleri
ile hemen toplardı diğer çocukları başına. Bir o kadar uysal ve bir o kadar da
yaramazdı yerine göre.
Sevgi odaklı bir
yetiştirme tarzının yanı sıra aşırı koruyucu idi ailesi Begüm’ün. Dışarı çıkıp,
diğer çocuklarla oynaması yasaktı. Aklı ermeye başladıkça bazı şeylere, yavaş
yavaş huysuzluk etmeye başlamıştı Begüm. Bunu bertaraf etmek için, bir dediğini
iki etmemeye çalışıyordu anne ve babası. Her gün, işten eve geldiğinde
babasının eli kolu dolu olurdu. Yeni oyuncaklar, yeni bebekler ve akla
gelebilecek her şeye sahipti Begüm. Bir o kadar da yalnız bir çocuktu diğer
yandan. Allah’tan okula başlama yaşı yaklaşmıştı. En azından orada dökecekti
kurtlarını. Buna da karışacak halleri yoktu.
Güzel bir çocuktu,
yolda onu görenler döner döner bakardı ardından.
İlkokula başlama çağı
geldi Begüm’ün; inanılmaz çabuk öğreniyor ve derslerine önem veriyordu. Ve ilk
arkadaşlarını edindi okulda. Bir o kadar da mutlu bir çocuk olan Begüm neşesini
ve esprilerini eksik etmezdi bulunduğu ortamlarda. Sınıf öğretmeni Begüm’ün zekâsını
nakış işler gibi işliyordu. Gerektiğinde sorumluluklar veriyordu Begüm’e ve öz
güveni iyiden iyiye gelişmeye başladı küçük kızın. Bir bakıma öğretmeninin
minik asistanıydı.
Ailesini gözünde ise
asla büyümüyordu diğer taraftan: Hep küçük kalmaya mahkumdu onların gözünde ve
hayatın gerçeklerini hep saklıyordu anne ve babası. Pek çok yasak vardı Begüm’e
getirilen… Sokağa çıkmasından tutun da televizyon seyretmesine değin. Birinci
kural; ödevlerin zamanında yapılması, ikinci kural; erken uyuması ve sonu
gelmeyen sayısız kural daha…
İlkokulu bitiren Begüm,
özel bir koleje verilmişti ailesi tarafından: Hem evlerine yakın hem de oldukça
iyi bir eğitim veren okuldu. Ama ne yazık ki; tüm bunlar yeterli olmayacaktı
Begüm için ve zamanı geldiğinde anlayacaktı bunu. Ve ne yazık ki; ailesinin de
değişmeye niyeti yoktu. Onların gözünde, istiridye içinde nadide bir inci idi.
Ama insanlar bunu göremeyecek kadar kördü.
İster istemez büyüyüp
görecek ve öğrenecekti küçük kız, hayatın hiç de adil olmadığını ve yalanın ne
olduğunu.
İlk günleri idi yeni
okulunda. İlk günden itibaren yoğun bir tempoya girmişti öğrenciler. Özel bir
okul olduğu için, öğretmenler gereğinden fazla özenli ve hırslı idi. Seçilmiş
öğrencilerle dolu bir sınıftı Begüm’ün sınıfı, tek bir öğrenci haricinde. Zira
aynı sınıfı tekrar okuyordu, bir önceki yıl sınıfta kaldığı için. Sınıfın en
asi, en haşarı ve aynı zamanda da en karizmatik erkek öğrencisi idi Murat.
Belki de Begüm’ün hayatında ilk defa şahit olduğu bir öğrenci modeli: Vurdumduymaz,
derslere ilgi göstermeyen ve bir o kadar da sempatik…
Farklı bir duygu idi
Begüm’ün hissettiği ve ilk defa başına geliyordu. Ergenliğin çok başında ve bihaberdi
dünyadan ama bildiği bir şey vardı ki; Murat ile iki iyi arkadaş olmak
istiyordu. Hiç mi hiç böyle bir arkadaşı olmamıştı. Hep aklı başında çocuklardı
onun etrafındakiler; çalışkan, terbiyeli ve uysal. Ama öyle miydi Murat, asla.
Ne var ki; Murat’ın
arkadaşları çok farklıydı Begüm’den; çocuktan ziyade kocaman kızlardı üst
sınıflarda okuyan ve oldukça göz önünde idiler. Ergenliğin verdiği bazı
olumsuzluklar sebebiyle bu kategoriye dâhil değildi ne yazık ki. Çocuksu idi
olması gerekenden çok fazla ve inanılmaz disiplinli idi ona öğretildiği gibi ve
o kızların konuştuğu dil ve tutumları baz alındığında, adeta başka bir dünya idi
onun basit hayatı.
Ve Begüm’e biçilen
sıfatlar, daha ziyade sempatik, sevimli idi. Güzeldi güzel olmasına ama ne
bunun farkındaydı ne de olacakların küçük kız.
Zaman içinde Murat ile
iki iyi arkadaş olma yolunda adım atmaya başlamıştı. Genellikle ödevlerine
yardım eder, ders notlarını verir, hatta anlamadığı konularda yardımcı bile olurdu.
Daha fazlasını yapmaya ne aklı ne de yaşı elverişli idi. Ne var ki, Murat’ın
yakın arkadaşları benzemiyordu Begüm’e, derslerle hiç alakalarının olmadığı
gibi yeri gelir küçük kızla dalga bile geçerlerdi. Anlamazdı bunları, sormazdı,
sorgulamazdı zira bilmediği şeylerdi tüm bunlar. Başkalarına zarar vermek, aleyhte
bir laf etmek aklına bile gelmezdi.
Murat’la aynı sınıfta
olmak bile yetiyordu kıza. Fazla bir diyalog geliştirmeseler de onun varlığı
mutluluk vericiydi. Oldukça ilgi alanında idi artık delikanlı. Gerçi çocuk
bundan bir haberdi ama olsun. Zira Begüm de çözememişti işin aslını.
Bir yıl böyle geçti…
Derken yaz tatilinin başlamasıyla,
karnelerini aldı tüm öğrenciler. Begüm’ün de katkısıyla ucu ucuna sınıfı
geçmişti Murat. Ve bir sürpriz bekliyordu onları yaz tatili sonrası.
Beklemedikleri bu
sürpriz hepsinin hayatında farklılık yaratacaktı…
Devam edecek…