“NEME LÂZIM …!” DEME, NE LAZIM DE

    Başlık olarak aldığım “neme lâzım” sözü halk arasında farklı anlamlar için kullanılmakta. Bunlardan bazılarını yazalım ve sonra neden bu cümleyi başlık olarak seçtiğimi anlatırım. “aman ne olur ne olmaz / o benim neyime gerek / durduk yere başımıza dert almayalım şimdi / lazım değil, uzak durayım / bu işle ilgilenmek görevim değil, karışmam / bana dokunmayan yılan bin yaşasın, beni böyle işlere karıştırma / bana ne …”

     Üç aşağı beş yukarı aynı anlamları çağrıştıran bu sözlerden belki de en isabetlisi “bana ne” olanıdır. “Kim ne yaparsa yapsın, beni ilgilendirmez ben kendimden sorumluyum başkaları her ne yaparsa o onun bileceği iştir” mantığının özüdür “bana ne” demek ya da “neme lâzım” demek.

     Bu sözü yalnız biz mi böyle anlıyoruz sanıyorsunuz? Bakın o Muhteşem Kanuni Sultan Süleyman bile bu sözü bizim anladığımız gibi anlamış ama meğer bu söz hiçte bizim anladığımız gibi değilmiş. Şanlı tarihimizin altın sayfalarında günümüze ışık tutacak ne kıymetli hazineler var. Aşağıya aldığım tarihi olayda bunlardan sadece bir tanesi. Dikkatlice okuyalım ki; sözün gerçek manası neymiş daha iyi anlayalım.

*****

      Kanuni Sultan Süleyman, en yüksek duruma getirmiş olduğu devletin akıbetini hayâl eder, günün birinde “Osmanoğulları da inişe geçer çökmeye yüz tutar mı?” diye derin derin düşünmeye başlar...

    Bu gibi soruları çoğu zaman sütkardeşi meşhur âlim Yahyâ Efendi’  ye sorduğundan bunu da sormaya niyet eder.

    Güzel bir hatla yazdığı mektubu keşfine inandığı Yahyâ Efendi’ye gönderir... “Sen ilahî sırlara vâkıfsın. Kerem eyle de bizi aydınlat. Bir devlet hangi halde çöker? Osmanoğulları’nın âkıbeti nasıl olur? Bir gün olur da izmihlâle uğrar mı?” şeklinde mektubunu gönderir.

    Güzel bir hatla yazılmış mektubu okuyan Yahyâ Efendi’nin cevabı bir bakıma çok kısa, bir bakıma içinden çıkılmaz bir hâl alır:

     “Neme lâzım be Sultânım!”

     Topkapı Sarayı’nda bu cevabı hayretle okuyan Sultân, bir mânâ veremez. Yahyâ Efendi gibi bir zâtın böylesine basit bir cevapla işi geçiştireceğini pek düşünmez. Söylenmeye başlar: “Acaba bilmediğimiz bir mânâ mı vardır bu cevapta?”

    Nihayet kalkar, Yahyâ Efendi’nin Beşiktaş’taki dergâhına gelir. Sitem dolu sorusunu tekrar sorar:

     “Ağabey ne olur mektubuma cevap ver. Bizi geçiştirme, soruyu ciddiye al!”

     “Sultânım sizin sorunuzu ciddiye almamak kâbil mi? Ben sorunuzun üzerine iyice düşündüm ve kanaatimi de açıkça arz ettim.”

     “İyi ama bu cevaptan bir şey anlamadım. Sadece “neme lâzım be Sultânım!” demişsiniz. Sanki “Beni böyle işlere karıştırma” der gibi bir anlam çıkarıyorum.”

     “Sultânım! Bir devlette zulüm yayılsa, haksızlık şâyi olsa, işitenler de “neme lâzım” deyip uzaklaşsalar, sonra koyunları kurtlar değil de çobanlar yese, bilenler bunu söylemeyip sussa. Fakirlerin, muhtaçların, yoksulların, kimsesizlerin, feryâdı göklere çıksa da bunu da taşlardan başkası işitmese, işte o zaman devletin sonu görünür. Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır, halkın itimâd ve hürmeti sarsılır. Asayişe itaat hissi gider, halkta hürmet duygusu yok olur. Çöküş ve izmihlâl de böylece mukadder hâle gelir...”

Bunları dinlerken ağlamaya başlayan koca sultan, söyleneni başını sallayarak tasdîk eder, sonra da kendisini böyle ikaz eden bir âlime memleketinin sahip olduğu için Allah’a şükreder. Yahya Efendi'ye ise bu tür tenbihlerini mutlaka söylemesi gerektiğini anlatır.

İlgili mektup, Topkapı Sarayı'nda sergilenmektedir.(alıntı)

*****

     Sorulan soruyu ve soruya verilen cevabı okuyunca sizler gibi bende “neme lazım” demenin nelere mal olacağını daha iyi anladım. Kendi kendime “neme lâzım” dememek için “ne lazım?” diye sordum, aldığım cevap şöyleydi:

NE LAZIM?

 

Kulak ver de iyi dinle

Görmek için bakmak lazım

Sevgi söyleyip dilinle

Gönüllere akmak lazım

 

Değeri olur mu ‘hiç’in

Yıldızlardan hedef seçin

Yanıp da kavrulmak için

Aşk ateşi yakmak lazım

 

Her ânımız hafta gibi

Birliğimiz safta gibi

İdamlıkta yafta gibi

Boynumuza takmak lazım

 

Öyle olmalı ki bakış

Bahara dönmeli her kış

Desen desen, nakış nakış

Beyinleri çakmak lazım

 

Dolaşıp göl, ırmak, dere

Anlatalım yüz bin kere

Vatan aşkını kalplere

Sedef gibi kakmak lazım

( “neme Lâzım …!” Deme, Ne Lazım De başlıklı yazı Halil MANUŞ tarafından 22.01.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu