Sen üzüm karası gözlerinde ayın şavkı demlenen
Sen eşyanın dillerinde selvi boylum türküsü
Sen dalgalı saçlarında rüzgarın gül yarenliği
Sen aşk tacirlerinin dilinde yusuf mahlası
Sen gözyaşı vadisinin alnı yere düşmüş mabedi
Sen beyaz saçlı naif kalbe esame esame düşen
Sen çöl kumlarına seher esintisi rahmet dudaklarınla
Hüzün denizi yüreklerin semaya açılan elleri
Sen bir avuç toprağın perdelediği gözlere
kızıl devenin tek sesli hakikat bestesi
Sen arş müdavinlerinin kulaklarından süzülen
bedr’in toprağa Muhammedi şehadet fısıltısı
Sen toprağı zamansız tanıyan kız çocuklarının
minicik avuçlarında dua yağmurları
Sen yıldızlara iç çektiren zehralı bakışlarınla
kördüğüm misali semanın ve ay’ın hicabı
Sen aşkına düşen ayakların al duvaklı gelinliği
Sen darü’n-nedve babalarına gurbet
bakışlarına aşinaların sılası
sılayı dar’ul erkam’ın Ahmed’i
Dudakları çatlatır sancılı bekleyişlerin nefesi bekke’nin
yürür ayaklar köz üstüne
söz dökülür semadan söz üstüne
Ateş ekmeğe, süt kuzuya vefa adar ellerinden
seherin ufka çizdigi sıratı kapladı aşkın kanatları
Yeniden doğdu zaman teşrifinle aleme
reyhani nefesleri çekti yarılan gögüslere
namütenahi sürur düştü siyah beyaz can’a
Parmaklarından merhamet emiyor cehalet...
25.04.2013 Muharrem Küçük