BENİM ADIM AŞK
Benim adım aşk. İnsanları bencillikten, çıkarcılıktan kurtarmak, sadece kendilerini değil, başkalarını da düşünmelerini sağlamak isterim ama kimi insanlar çıkarcılıklarını, bencilliklerini aşk adıyla başkalarına sunarlar. Ben onları cennete çağırırım ama onlar nazla, kaprisle birbirlerinin hayatını cehenneme çevirirler. Ben kutsal bir duyguyum. Böyleleri ise beni basitleştirirler, adileştirirler, gökyüzüne çıkaracakları yerde yerin dibine geçirirler.
Oysa her aşk bir yüreğin sesidir; acı tatlı duyguların sabır ve özveriyle kaynaşması, bir potada erimesi, pişmesidir..Hamlar, çiğler aşık olamazlar. Beğenme, elde etme duygusunu aşk sanırlar, sahte aşklarla oyalanırlar, aşkla mide arasında bağ kurarlar, aşkın yolu mideden geçer, geviş olmayınca seviş olmaz derler, mideleriyle düşünürler. İki gönül bir olunca samanlık seyran olur sözüne gülerler. Her şeyi parayla ölçerler.
Aşk akıl değil gönül işidir. Bir türküde aşık, “Bağa girdim ay çıktı/ Karşıma bir yâr çıktı/ Aman dostlar yâr değil/ Aklım başımdan çıktı” diyor. Ne kadar da haklı. Aşkın gelişi, aklın gidişidir zaten. Gerçek âşık, “Yeter güzelim yeter/ Naz etmekten ne biter/ Sağ gözüm senin olsun/ Sol gözüm bana yeter” ya da “Yârim yaran nerede/ Merhem olmaya geldim” diyebilendir. Sahte âşık, bulutlara, “Gidin bulutlar gidin/ Yârime selam edin/ Eğer yârim uykudaysa/ Uykusun haram edin” diye seslenir. Özverili âşık “Kıymayın insaf edin” diyerek sevgilinin uykudan uyandırılmasını istemez.
Gerçek âşık sevdiği için ölmeye hazırdır. “Niçin kondun a bülbül/ Kapımdaki asmaya/ Ben yârimden ayrılamam/ Götürseler asmaya” der. Sevgilinin elinden ölmek bile mutluluktur:Bahriyeli güzelsin/ Niçin beni üzersin/ Öldürürsen sen öldür/ Sevabıma girersin. Aşk insana, “Bana sensin cihanda ne lazım”, “Neyleyim sarayı, neyleyim köşkü/ İçinde salınan yâr olmayınca” dedirtir. Gönül bir kere sevdi miydi, hiçbir güzeli gözü görmez. Sevgilisine, “Kara bulutları kaldır aradan/ Ne kadar özenmiş seni yaratan”, “Seni doğuran ana/ Bal ile mi yoğurdu” diye seslenir, çünkü gönül kimi severse güzel odur.
Gerçek âşığın kıskançlığı bile zariftir: “Yüzünde göz izi var/ Sana kim baktı yârim” diye sorar sevgilisine, “Başkasını seversen bil ki yaşatmam seni”,”Sana benim gözümle bakan gözler kör olsun” demez. Seven sevgilisinden ayrıcalık ister: “Kalenin ardı bayır/ Gülü dikenden ayır/Yâr Allahın seversen/ Beni herkesten ayır” der. Seven sevdiğini hiçbir şeye değişmemeli ve şöyle demeli: “Eğmeli yâr eğmeli/ Fistan yere değmeli/ Benim sevdiğim güzel/ Dünyalara değmeli. Bakın bir ozan mani biçiminde ne diyor benim için:
“Şu dağlar bizim olsa
Her yanı üzüm olsa
Dünya cennete döner
Seven sevilen çoğalırsa.”
Ben de şöyle sesleniyorum aşksız insanlara:
Kalenin bedenleri
Koyuverin gidenleri
Baş köşeye oturtun
Seven sevilenleri.
Aman dikkat edin, “kazığa oturtun” demiyorum...Lafı ters anlarsanız, “Kaleden kaleye şahin uçurdum/Ah ile vah ile ömrüm geçirdim” demek zorunda kalırsınız sonra.
Kimi insanlar beni kanlı canlı görmek isterler. Gönül gözüyle bakmasını bilmeyenlerdir böyleleri.Bakın Shakespeare ne diyor: “Aşk gözle değil, ruhla görülür.”
Size kendimi ne kadar anlatmaya çalışsam da sözcükler yetersiz kalır bir yerde. “Aşkı anlatabilmek için yeryüzünde var olan dillerden başka bir dil ister. Eugene Delacroix
Beni anlamaya değil, hissetmeye çalışın.