Tahrirde tanklarla çarpışır yüzlerimiz
Ve tebessümlerimiz yansır sokaklarda
Kahkahalarımız okunur dudaklardan
Dualar silahımız
/Mesela çiçekler büyütür gözyaşlarımız
Nasırlaşmış kalplere/
Yakılmış darağaçlarına
Gölgesini bırakır güneş
Salasız okunur belki ezanlar
Yağmurlar sadece sokakları yıkar
Yeni yeni bağırda birikirken hıçkırıklar
Çekilir ufuklardan vahşetin sesi
Henüz doğacak çocuklar
Belki de ağlamazlar…
/Mesela kana boyanmaz gece
Kana bulanmaz sokaklar/
Sorarım sormalıyım
Neden kıyarlar Maria’ya
Fatimaya , Ola’ya , Shorog’a, Marwan’a
Daha çocuk gözlerinde büyümemişti
Şu fani Dünya
Daha güneş gülmemişken yüzlerine
/Mesela sevgiyle örsek saçlarını
Sabaha uyanmadan /
Melekler ölüm suretinde indi Mısır’a
Sanırsın kan çiçeklerini suladılar…!
Adı neye lazım
Çoluk , çocuk , yaşlı , kadın…
Yer sanki cehennem
Yer sanki Kerbela…
Tam yirmi dakika! kalemlerin kırılması
Yirmi altı cana denk düştü her dakika
Allah’u Ekber diyen dillerden
Dualar dökülürken birer birer
Ya Rab sen zalime aman verme
Ya Rab sen zulme izin verme
Resul yeniden dalgalandırsa sancağını
Haksızlığın tam ortasına kuşanıp kılıcını
Vahşetin çığlıklarıyla uyanan sabahta
Ha tahrir
Ha Filistin
Ha Suriye…
Uzansak hep birlikte özgürlük bayrağına
/Mesela birlikte söylesek hürriyet şarkılarını
tüm dünya dillerinde/
Ve siz bu fermanın kişiliksiz sahipleri
Hangi ırkın ordusuna kulsunuz
Hangi milletin soyu
Ebrehe yeniden mi geldi dünyaya
Firavun yine mi tanrılık inadında
Siz var ya siz Kabilin tohumları
Ne istersiniz Musa’nın torunlarından
Şimdi her yer ve her yüz siz
Merak etmeyiniz
Zulmün heba bulacağı anda
Yanınızda olamasak da
Dualarla geleceğiz
Ve siz zulme devam eden vahşetin sahipleri
Adaletinizi yıkacaktır cesetlerimiz…
Âdem Efiloğlu
Seslendirme için sayın Deniz Uzuner'e teşekkürü bir borç bilirim.