Derin sızıların kelepçe boğumundan sızar yağmurun irini
Düş sarnıçlarına erkenden inse de bulutun kiri
Yapışkan cümleler sağarız biz evrenden şiire
Mavi üşür/dü kendi derinliğinde...
Mevsim dalgalarıyla örselenen umarsızlıktır sancımız
Darılırdı şiire nakarat
Telde türkü yalnızlığına sarılır
Giderdi avuçlarımızdan sevinin ılıman mevsimi
Ve her düş gün gelir yalnızlığın kollarında
Yine kendi içine devrilirdi....
Dil/anları süzerdi, rüzgâr hazin eserdi
Mağrur b/akışlarıyla sokuldukça yangın gülüşlerimize
İncinirdi yaprakları günlerin
Vakitler eskitirdik kuru özlemlerin hicaz seherlerinde
Lambanın isli gölgesi vururdu aşka
Damıtılmış ezgilerle sarılırdık ah kendimize!
Aşk y/akardık gönlümüzün kırgın ocağında
Kıyam düşler sokulur iken yüreğimize
Nafile özlemlerin mor adasında sevgiyi yazardık
Dünlerin pastili acırdı o an dilimizde…
Kılıç arardı anılar gecelerin kekre saatlerinde
Sevda bekledikçe yâri, mevsimler üşürdü
Ilık ırmaklar geçerdi göğsünün derinlerinden
Yokluğu seviyle bölüşürdü menekşe bakışlı kadın
Lila renkli zamanlar dönerdi eskimiş bir fonda
Yılgınlığı şarkılarla örselerdi aşka muht/aç bakışları
Ihlamur bakışlı günlerdi asırlardır beklediği
Aşk yamalı sözlük ve yasaklı bir kitaptı
Çığlıklarla ömür yüklerdi usuna sevda
Umut göğsündeki doğurgan ırmaktı…
Selahattin YETGİN