Dörde katlanmış bir mendildir sevdandan kalan
Deli çağlarıma bir tufan sonrası yalnızlığı katan
İlk katında çocukluğum, ikincide de yangınlarım
Üçüncü katında aşklarım, aldanışlarım, gözyaşlarım
Son katında vefasızlığın ve yalanların var gülüm..
Sana bir mendil hazırladım dörde katlanmış. Her bölümüne ömrümün dörtte birini koydum. Açınca ilk katında çocukluğumu göreceksin. Tozlu, topraklı yollarda oynadığım, bütün vücudumun yara berelerini görünce irkileceksin. Saf oyunlarımı kattım içerisine, o saflıklarda kendi çocukluğunu göreceksin zaman zaman. Annenden habersiz sokaklara dalıp, elindeki bez bebeği koyacak bir yer bulamayacak, akşamların geç indiği şehirlerde kaybolup gideceksin, zaman tünellerinde.
İkinci katında deli çağlarımı görecek, içindeki tarifsiz heyecanını yüreğime sıvayacaksın. Yitirilen zamanın olmayacak asla. Yangına dönüşen yüreğini söndürecek su aramayacaksın. Mevsimlere aldırmayacak, her yürekte konaklamayı öğreneceksin. Pişmanlıklarından asla af dilemeyecek, kırılganlıklarına bile boş vermeyi bileceksin. O zaman makinesi biliyorum seni getirmeyecek benim ülkeme. Biliyorum attığın her adım seni bana ulaştırmayacak, korkulu duraklardan bir çırpıda ulaşacaksın istediğin her yere.
Ellerin titrese de, gözlerin dolu dolu olsa da, biliyorum açacaksın üçüncü katı. Direnişlerin boş kalacak, kırılan kristal yüreğini anılara karıştıracak, buğulanan gözlerinden dökülen yaşları akıtacaksın o mendile. Yanakların yanacak, içindeki tarifsiz heyecanını bastıracak bir el arayacak, sevda duraklarında korkmamayı öğreneceksin. Karlı dağ sularını içer gibi, uçsuz bucaksız ormanlarda yiter gibi, büyülü bir rüyanın kollarına düşecek, sevgi arayıp bulamadığın günlere döneceksin. Aldanışları, aldatışları, çekirge gibi bir o yüreğe, bir bu yüreğe zıplamayı öğreneceksin bir zaman sonra. Akarsularıma güller atacak, aynaların karşısına geçip asaletle bakacaksın kendine.
Son bölümü sakın açma. Açarsan her şeyi bitirirsin, bunu sakın unutma. Seni paralayan, yüreğini tarumar edecek şeyler için daha çok toysun. Minik kalbin inanıyorum ki kaldırmaz bunca yükü. Sevda duraklarında beklememeyi öneriyorum sana. Yüreğime hükmetmeni bile unuttum artık. Yokluğunun yalnız akşamlarında yüreğim ağrımıyor, beynimi paralayan, isyanlarımı ayyuka çıkaran sesini bile unutmaya başladım. Uzaklarda, kim bilir belki de çağlar ardında kalışının zaferini kutluyorum. ‘Seni Seviyorum’u bu kadar kolay söylemeyen yüreklere açtım yelkenlerimi. O denizlerde kalmak, o denizlerden bir daha karalara ayak basmak ne kadar zor olsa da, bu yolculuğu nasıl olsa tamamlayacağım.
Sakın olaki, aklından bile geçirme beni. Bahçemdeki bütün çiçekleri söktüm anlayacağın. Topraklarımda bir daha asla senin sevdanın gülleri yetişmez. Bir daha sana sevgi tohumları yeşermez. Takmadığın, ciddiye almadığım sevgimi mantığının labirentinde kaybettin işte. Bundan sonra arasan da bulamazsın. Dudaklarına uzanıp öptüğüm günlerde çarpan yüreğim, göz pınarlarımdan akan yaşlar bile kurudu anlayacağın.
İşte böyle bebeğim. Kırık ikindilerde yalnızlığın Valsı’nı yaşıyorum şimdi. Nefrete durduğun, sahte yalanlarına aldandığım günlerle birleşti. Sevmenin her devirde yalanlarla, aldanışlarla işbirliği yaptığını çok geç anladım. Sabır parantezlerimi soru işaretlerine yükleyip, cennet bahçemin kıraç topraklarına gözyaşlarımın bendini saldım. Susayınca uğranılan bir çoban çeşmesi değilim artık. Rengârenk, çeşit çeşit, boy boy çiçeklerimin yeni sevdalara açışını görmeni isterdim. Kim bilir bir gün o bahçeye yolun düşerse, sen de, biliyorum sen de gözyaşı dökerdin. Ve biliyorum ki, o şeytan gözlerinden akan sahte yaşları öylesine sakladığın mendilimin son katına silersin! .
Selahattin YETGİN