Kirlenmiş gök pınarı
haciz görmüş sokaklar
kir içinde gezer bedenler
birde yeni suçlara gebe yarınlar
ömrümce kamburum varlık ile yokluğa
Karanlığın aydınlığına
kaybolan kalabalıklara
dokunamayacak kadar kuş kırıntıları
birde öznesiz yüklemsiz aklımın pervaz lığı
ömrümce boynunu uzatır isyanını taşıyan tagutlara
Toprak hürriyeti
ömrümce boynunu uzatır isyanını taşıyan tagutlara
Toprak hürriyeti
vuslat baharı
ölüm şifasını özler
tabutunu taşır tağutlar
ecelsiz ölü yıkar saydamlığı
ruhunu pişirir kızgın ateşi
birde helvasını yedirir ölmüş ruhuna
birde sa nar ölülerde helva yiyor dirilerömrümce sayar kendisini helvada kavrulmuş ceviz
Yosun çiçekler gözyaşı sağar
gün düşümü damlası kor gibi yakar
birde cennet bekçisi duruşlar
ömrümce saklı kalır uzağın hoyratlığına
Bülbülü ahu zar eder
gülizarı ahu-naz eder
gözlerinden ışıltılar geçer
birde sararıp solar güller
ömrümce içip içip susmalar da (n)ar yağmurları
Damıtılıyorken nehirler
cemrelere çoğalır başaklar
süt tohumdan çıkmaz çorak toprak
birde dağların karnı delik
çarpa çarpa büyür çakıl taşları
ömrümce damla dağlar oluşur gönlümde
bir akış
bir yağış
bir yaşam
bir yar
bir yer
düşten öte gerçekten içre
yağmurların anası yok ki
birde anasız yağmurlar yağar içimden
ömrümce sel olur yüreğimde
Gülay GÖKTÜRK