Akşamın grileşen sesine kapılıp
Sesine yürümek vardı şimdi
Sevginin pervazlarına tutunarak
Adını sarı denizlere serpmek vardı
Sellerin getirdiği yorgun millerle
Dalgaların sürüklediği köpüklerle
Ah sesine!
Denizlerin, nehirlerin ve ışıltılı göllerin
O devasa gizemini karıştırıp
Aşkla varlığına tutunup
Sevinin uzak şehirlerinde
Seni aramak vardı.
Soruların içinde iken bile
Düşlerin çizgisini çekebilmek seni düşündükçe
Uzatıp ellerimizi gökyüzüne
Karanlıklardan yıldızları çekip almak gibi
Kim bilir, belki de kimselerin bilmediği
Birçok polenden yeni çiçekler türetip
Asmak gökyüzüne
Yeryüzünden daha güzel izlenebilmelerini ispatlamak için
Belki de bir kadının gözlerine kapılıp
Uzaklara, çok uzaklara gitmek
Seni düşünmek.
Evet, aşk bakışlı yar!
İçimiz dışımız hayat iken
Bir düş havarisini beklemektir mutluluk
Işıltılı göllerden düşleri yudumlamak gibi
Gecenin tam orta yerinde
Uyanıp derin uykulardan
Ter içinde kalmış bedenimizi sıvazlamak
Gürül gürül akan suları yüzümüze çarpmak gibi.
Bu yüzden zehirli bir ok gibidir düş ve hüzün
Ne yürekten çıkar, ne öldürür
Tıpkı Eros gibi
Suskulardan bile yanıt sağabilir insan
Anla ki !
Ben aşkın her hali
Ben düşün bezirgânı
Ben sevginin şimal yıldızı
Ben dağların ılık ve hırçın yeliyim.
Düşler bizi birbirimize yakınlaştırdıkça
Mutluluğun da okşanmamış haliyim
Arada bir üzerimize yıkılsa da dağlar
Yurdumun sarp patikaları gibi
Aşınsa da ara ara yüreğimiz
Yalaz bir bahçedir sevgi
İçinde her türlü sevinin ekildiği
Sevginin yine aşkla ve umutla derlendiği.
Selahattin YETGİN