SENİ  UNUTUNCA

 

Ben çiçekli bir günde doğmuşum gülüm
Sevgi ve aşk belemiş yüreğime yaradan
Ölüm, ipekli bir mendil gibidir, cebimde katlı duran
Nerede biterse bir sevda, orada tüter yeni bir duman…

Sevdamın sende saklı suretine gözyaşlarını düşürdüğünde bir unutuluş şarkısı çalar kapını. Kaldırımlarda, caddelerde hayata meydan okurcasına yürüyüp, yaşamla ölüm arasındaki ince çizgide denerdik sevgimizi. Kalbimi söküp veresim gelirdi o an. Sıkılı bir kelepçe gibi birleşen ellerimiz daha bir başka kenetlenir, o anlatılamaz mutluluğun önüne koşar adımlarla atardık kendimizi.

Seni her özlediğimde tartardım sevgimi yeniden. Aşkımın ağır aksak yürüyüşlerinde, içimde kabaran özlem fırtınalarına şiirlerimi kalkan gibi tutar, anlamakta zorlandığım yanlarına türkülerimi belerdim. Sesin ulaşınca ülkeme, omuzlarımdaki hasret biter, sevgiler sunan sözlerin ulaşınca yüreğime, usumdaki tüm sorulara cevaplar ağar ve mutluluğun salıncağında çocuklar gibi sallanırdım.

Geçmiş zaman karelerinde sensiz geçen günlerim dolardı yokluğunda içime. Senden önce; sevdalara her boyun eğişimde başımı un ufak eden bir baltanın altında ezilirdim. Vefasız nice aşklarımın içimde açtığı yaralara bastığım tuzlar fayda vermez, deli dolu günlerime bakıp bakıp ağlardım.

Seni unutunca, bir başka türkü tutturursun, ağrıların biter, gözlerindeki yaşlar diner. Beni unutunca, başka bir sevdaya tutulursun, acılarım azar, gözlerimden yaşlar düşer. Beni unutunca gül dudaklım, bir istasyonda bekleyişlere durursun. Hiç gelmeyecek bir sevdaya gözlerini diker, içini aşındıran sevdanın topuklarında gizli bir sızıyla ömür tüketirsin.

Bir korkulu rüyaydı belki de gördüğümüz. İlkyaza hasret sevdamız bahara kavuşmadan sonbaharın hüzünlü yapraklarına yenik düştü. Dil yaralarımız iyileşmedi, hazin bir aşkın ağır aksak gidişine ayak uyduramadık. Durgun sularımızı kendimiz dalgalandırdık, bekleyişin acı iksirleriyle sen ve ben ayrılığı seçtik.

Seni düşündükçe ben, güneşini esirgedin yüreğimden. Seni istedikçe, kanattın yüreğimi anlamsız başkaldırışlarla. Seni sevdikçe, yanan bir türkü gibi söyledim durdum cehennem yalnızlığımı. Seni düşündükçe, denize düştü gölgem, anılarımı sildim defterimden. Sesini duymak istedikçe, olabilecek tüm başlangıçları sona bıraktım ben.

Ben, çiçekli bir günde doğmuşum gülüm. Sevgi belemiş yüreğime yaradan. Ölüm, ipekli bir mendil gibidir cebimde katlı duran. Nerede biterse bir sevda, orada tüter yeni bir duman. Ne zaman yüreğime eğilip baksam, sevdanın kuşu konar omuzuma. Sımsıkı tutarım sevdanın ellerini. Sessizlik hüküm sürer ülkemde. Tutunurum eteklerine aşkın ve savrulurum bir mutluluk salıncağında.

Ne bağırmak, ne de susmak anlatmaya yetmiyorsa sevgiyi, taşlaşmış bir tümce olurum anlayacağın. İçimdeki sevdanın balıklarını dupduru göllere salarım, ’içinde sen bile olmasan’. Kayıkları karaya çekilmiş denizlerde ararım gözlerini. Yıkarım bu kanlı aşkın kirlenmiş tüm entarilerini. Donuk dudaklarımda kalan son izlerini parçalar, ellerimdeki sıcaklığın gitsin diye buz denizlerine yelken açarım.

Göremediklerimin sende kalması kaydıyla, sana her bakışımda, neler gördüğümü anlatayım istersen. Sana bakınca çiçekli bir dünya dolmuştu içime. Sevgileri alıp çıkardım içinden. Onları alınca sevgisiz kalacağını düşünemedim. Mutluluğun kanatlarına yapışıp, ellerini her tutuşumda gözlerine bakmaktan çekindim. Ellerin yetiyordu bana, onları tutunca sendeledin, tutunacak bir yer bulamadın. Gururunu her yanında taşıdığında, bana ulaşmak için her çabaladığında esrik bir sevdanın kilometrelerinde güçsüz kaldın, yoruldun ve en kolay yolu seçerek küçük bir çocuk gibi oyunlara daldın.

İçindeki yaramaz çocuk büyüyünce ve o çocuğun oyunlarını görmek için her bakışında, bu oyuna yeni anlamlar katacaksın küçüğüm. Benden aldığın ellerini başka ellere uzatınca değer yargıların değişecek, sevginin acıtan dikenlerinde canın acıyacak, elinde büyütmeye çalıştığın gülleri ne yaparsan aslı gibi tutamayacaksın. Evet bebeğim, bu rüyadan uyanınca, senin için böylesine yanacak bir başka ateş, ne yaparsan yap, bulamayacaksın...

Selahattin Yetgin

( Seni Unutunca başlıklı yazı S. Yetgin tarafından 23.06.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu