Kavradım evrenin
kısır döngüsünü
Bir aynanın
zalim damarında.
Doğurdu kendi uçurumunu
görmedi kalplerin yamacını
Bıçkın kaldırımlarda
destursuz yaşandı hayat.
Sırça köşklerden kovuldu
soldu rengi ağustos akşamının.
İzi var taşranın
yorgun arka sokaklarında. Sıkılgan bir merhaba ile
yanlışa düşüşlerde iç burkan.
Yaşandı haklı sevinç
çoğu zaman turist haritalarında. Yol buldu seyyar satıcının
Aksiyonlu yorulmuş bağırmasında.
Yabancılaştık iç sesimize
Üç beş entel filimde
yaşadığımız hayat gibi kendimize.
Ezikliğin ve kompleksin daniskası
Özetlenen fotoğrafın hatıra defterinde...
Kendi yaprağını dilenen
Güldüğünde bekareti
okunan beyaz dişlerinden. Hüzünlü bakan tüm şairlerin
nöbet tutan gözlerinin...
Bekleyerek yaşlandı uğultu
Nara dönüştü kem sözler.
Kanaviçe kırığı eski bir sevda.
Sarıldı ipekli bir kumaşa.
Aklın darası çökmüş
yürek diş sızlatır.
Hangi kavşağa varılsa ’’U’’ dönüşü.
Yakar her yanı
eski yenilgilerin öpüşü.
Notalar değil ’’es’’ ler oluşturdu müzüği
İçlenen hayatlar taşraya götürdü bizi...
Vakitsiz makas değiştirdi trenler.
dillerdeki sözcükler.
Yürür geçmişin izleri
kara mizahlı gözlük gibi... Döneriz yüzümüzü
korkmadan geleceğe.
Tevekkül penceresinde meziyettir
değerli ve kalıcı olan tevazu...
Çimdikler göğsü sessizliğin
Titreyen yaprak hışırtısı...
Ferda Özsoy