***…Yırtık
Perde…***
Bir gönül macerası mı olacaktı görülen bu
rüyanın adı ?
Oysa,
Oysa hayatın yasalarını hiçe sayarak,
çiğneyerek bilinen kuralları
Kainatın tüm yasak duygularını ortaya
çıkararak
Yüreğimizin keşfedilmemiş pınarında arınarak başlayan,
Sonra, ansızın
kırık bir sevdanın küskün nehirlerinde
ters yöne yüzerek biten bir sevdaydı bu…
Hayalinin hapishanesinde tükenme zamanı şimdi
Sen geldikçe usuma,
Gökyüzünden konfeti gibi sızılar yağıyor
göğsüme,
Hüsran yüklü gemiler yanaşıyor sahilime
En acılı gülüşleri getirerek hem de…
Söyleyemez olmuş artık adını susamış
dudaklar
Duymaz olmuş sesini, küf tutmuş kulaklar
Tükenmiş bir sadakatten geçerek yol alıyor bir
meçhule ayaklar,
Ateş topuyken ansızın buza kesmiş üşüyen bir
yürekle…
Son sözüm var, sana doyamadan giderken
Yollara, dağlara sakladım kırgınlığımı
ve yalnızlığımı …
Hatırlar mısın bilmem ?
o son akşamı
Sessiz susuşların nemli bûselerinde
Veda olarak seçtiğimiz o karanlık geceyi
Artık, Sözlerine bırakıyorum kalemimin
anlatsın diye bir tükenmişliğin masalını…
Şimdi, gözlere damga, yüreklere de pranga vurma
zamanı
Şifasız sancılarla kıvranmayı, sorgulamayı da
bırakmalı
Yola devam ederken arap atıyla
Vefasızlık kırbacını da fırlatmalı,
Esaret mahmuzlarını da söküp atmalı bir yana
Yüreğime yediğim, pas tutmuş oku da çıkarıp,
Yaralarımı da dağlamalı.
Kirpiklerimden akan yağmurlarla
Söndürmeli kundaklanmış yangınlarımı da
Kekre tadını da değiştirmeli hasretlerimin
Güzel anılarla her bir zerremi dolaşsa da
yokluğun,
Dayanmalı...!
Taşıyamadın sen bu sevdanın yükünü
Yüreğinin darağacında öldürdün sevdayı ve
beni
Gördüğüm artık yarım kalmış aşkın
penceresinden
Sadece kırık bir korniş
Ve
‘son’ yazan yırtık bir perde…
Şafaknur YALÇIN