Hayatının merkezine Allah'ın rızasını alan bir kişi, Allah'ın
izniyle, hem dünyada hem de ahirette kurtuluşa ve sonsuz mutluluğa erişeceğini
çokça umut eder. Gönülden, katıksızca, samimi bir imanla iman eden müminlerin,
hayatlarının merkezinde sadece Allah'ın rızasını kazanmak vardır.
Tüm güzelliklere ve sonsuz mutluluğa kavuşmanın yolunun
Allah'ın rızasını ve hoşnutluğunu kazanmak olduğunun bilincinde olan müminlerin
hayatlarının yegane amacı, Allah'ı razı etmektir. Mümin, Allah'ın kendisini
neden yaratttığını, Allah'ın kendisinden neler istediğini bilir. Dolayısıyla
tek hedefi, Allah'a yakın olmak için vesileler aramak olur. Hedefine ulaşmak
için tüm dikkatini ve sevgisini Allah'a verir.
Allah'ın izniyle, dünyevi hiçbir çıkar samimi bir mümini bu hedefinden alıkoymaz. Cenab-ı Allah, iman
edenlerin bu özelliğini Nur Suresi 37. ayetinde şöyle bildirmiştir.
“(Öyle) Adamlar ki, ne
ticaret, ne alış-veriş onları Allah’ı zikretmekten, dosdoğru namazı kılmaktan
ve zekatı vermekten ’tutkuya kaptırıp alıkoymaz’…” (Nur Suresi, 37)
Ayetten de açıkça anlaşıldığı gibi dünyevi hiç bir konu,
mümini Allah'ın rızasını kazanmaktan alıkoyamaz. Her an Rabbi'nin huzurunda
olduğunun bilincinde olarak hareket eder.Yaşamını Allah'a adayarak, kendini
daha huzurlu ve güvende hisseder. Tüm bağımlılıklardan kendini kurtararak bütün
hayatını Allah'a adar.
Allah'ın rızasını hedefleyen mümin ölümün bir yok oluş
olmadığının da farkındadır. Aksine, ölüm, mümin için sonsuza kadar mutlu
yaşayacağı asıl hayatına geçiş için bir aşamadır. Ortalama 60-70 yıl yaşayacağı
şu dünya hayatında karşılaşacağı her zorluğa, yine Allah'ın hoşnutluğunu
kazanmak için sabreder. Çünkü Allah'ın hoşnutluğunu kazanmış olarak, cennete
girmek mümin için en büyük mutluluktur. Rabbi'nin selamıyla karşılanacağını
bilmek, mümini Allah rızasını kazanmak için daha da şevklendirir.
Tevbe Suresi'nin 111. ayetinde belirtildiği gibi, mümin
canını ve malını Allah'a satmıştır. Bu nedenle, nefsinin bencil tutkularına
kapılarak, Allah rızası dışında hiç bir şeye yönelmez. Mümin kişi, vicdanına
tabi olduğu için, nefisinin bitmek tükenmek bilmeyen isteklerinden, vicdanı ile
kurtulur inşaAllah. Yani çarçabuk olan, geçici dünya arzularını bir kenara
bırakarak, Allah rızası için ciddi çaba gösterir.
Kim çarçabuk olanı (geçici dünya arzularını)
isterse, orada istediğimiz kimseye dilediğimizi çabuklaştırırız, sonra ona
cehennemi (yurt) kılarız; ona, kınanmış ve kovulmuş olarak gider. Kim de ahireti
ister ve bir mümin olarak ciddi bir çaba göstererek ona çalışırsa, işte
böylelerinin çabası şükre şayandır. (İsra Suresi, 18-19)
Şunu
unutmamak gerekir ki, bizler Allah'ın rızasını kazanmaya muhtacız. Rabbimiz'in
rızasını, sevgisini, yakınlığını kazanarak yaşamaya muhtacız. Yüce Rabbimiz de
rızasına uyanları her zaman kurtuluşa ulaştıracağını, karanlıklardan nura
çıkaracağını bizlere vadetmiştir.
Allah, rızasına
uyanları bununla kurtuluş yollarına ulaştırır ve onları Kendi izniyle
karanlıklardan nura çıkarır. Onları dosdoğru yola yöneltip-iletir. (Maide Suresi, 16)