Şiirin can çekiştiği dehlizlerin arttığı bir çağda kendimi şiiri korumaya adamış bir şovalye gibi hissediyorum. Yorgunlaşmış insan çehrelerine dokunan, öpen, seven şiirler yok olmaya başladı sayın canlar. İnsanın kah güldüren, kah hüzünlendiren buğulu kelimeleri bulunan şiirleri birer birer göç ediyorlar öbür dünyaya. Şiirde inanılmaz bir kıyametle karşı karşıyayız. Edebi şiir ve Modern şiir diye bölünmekte şiir. Ki Şiir bunları hak edecek ne yaptı? Bilginin kolayca ulaşıldığı ve teknoloji bize kölesi yapan nimetlerini sunarken şiiri nasıl kovduk kentlerimiz de?
Bir çağ ki teknoloji sayesinde insanlar kendilerine etiket yapabiliyor. Bir fotoğraf makinesiyle fotoğraf sanatçısı, iki sözle şair, iki notayla bestekar, daha ekşimemiş sesleri olanları şarkıcı diye hitap ediyor, adeta ilan ediyoruz. Yahut teknoloji bu kadar kolaylaştırmalı mıydı insan hayatını?. Hani o eski şairler, bir dizeye yıllarını verenlerin yerini şimdi anlık karalamalar yazanlara nasıl denk tutulur oldu?
Elif Şafağın Ustam ve Ben kitabındaki filbaza benzetiyorum kendimi. Ve en sondaki sözü beni kendime getirirken, şiirlerimin yönlerini değiştirmeye karar vermiştim.
-Öğrenme aşkıyla geçti ömrümüz. Aşkı öğrenemesekte.
Eskinin şiir zamanlarında rakkas edilen yerlere şarkı sonrası dilberli bir şiir okunurdu. Hayret verici bir şekilde şiirlerine benzeyen yırtıcı bakışlı, hırçın sesli bir adamın şiirde kalbinin ve sesinin yumuşaklığını hissederdi Ademoğulları ve gizlice dinleyen Havvakızları... Gazelin makta beytinde mahlasını nidalarken şair az ötedeki tef ve ud sesleri şahlanır insanları 5 saniyelik kalp duruşuna ve hoşnut bir dinginliğe davetiye çıkarırdı. Öyle ki içkinin verdiği sarhoşlukla bazı insanlar gazelin can alıcı sözlerini tekrarlardı, içlerindeki sevdaları akıtırdı, şiir tercümandı insanlara o zaman, işi bittiğinde kalplerine göz kırpar ve cesaretlendirirdi elbet. Peki şimdi?
" O gün tüm ümitler bağlanmıştı Türk ordusuna... Nicedir ki sesleri duyulmuyor topların sesi. Issız bir bekleyiş. Ve tüm ülkenin ümidini sağlayan şiirler. O çoşkun ırmaklı şiirler o ümitle askerlerin, insanların, kadınların ve hatta mini mini çocukların kalplerınde atan bir mısrası. O da ne, Denizin yankılaştırdığı düşman topları karadan duyuluyordu. Ve çavuş avazı çıktığı kadar bağırıyordu.
- Haydi aslanlarım yıkın düşmanları yıkın bu gafilleri !
Ve ritmik sesler ve ağızdan tek çıkan Allah Allah sesleri...
Nasıl bir çatışmadır bu? Türklerin kalbinde kutsal vatan topraklarının aşkına kendi bedenlerinin üstündeki kuvvette savaşmak. Ve batırmak elbette düşmanı. Ve zafer şiirinin yankısıyla gülümsemek. Sevinmek ve kurtarmak vatanı. Ve insanları ümitlendiren, kalplerinden vatanlarını aşık ettiren şiirlerin göz kırpıp gülümsemesi. Ve tüm insanların sevinçlerini haykırması zafer şiiriyle..."
Peki ya şimdi?
Şimdi olaylarda şiirlerin başvurulmadığı, yumrukların ve elbette insana uymayan her şeyin efendiliğinde yaşadığımız çağdayız. Kırgın şiirlerin bavul toplama vakti. Elbette şiir şovalyeleri şiirleri ikna edip onu bu sulara çevirmeye çalışıyor ama nafile, şiirler kararlı. Çünkü biz dersinde bile tarihini işleyen ama işlevini es geçtiğimiz sistemde okutuluyor okutturuyoruz. Peki nereye kadar sürecek bu sayın canlar?
Ben bu dünyaya şiir için gelmişim. Rabbim şiiri yeniden yaşattırmak için yollamış beni. O Ustam ve Bende ki filbaz gibi sözüm olsun ya. Bende şiire sahip çıkacağım. Şiir öğretmeni olacağım. En delisi ve yeteneklilerini çıraklarım olarak alacağım. Herşeyiyle şiir yazdırmayı öğreteceğim. Evet yazdırmayı. Duyguları işlemeyi, insanlara bakmayı, çiçekleri koklamayı, gülümsemeyi, bir insanı sevmeyi, aşık olmayı öpmeyi hatta nasıl sevişilir şiir için öğreteceğim. Ve hepsi de bu dünyaya canları pahasına şiiri korumayı ve yüreklere dağıtmayı öğrenecekler. Hatta gün gelecek ben öldüğüm vakit benim şanımı sürdürecek. Şiirbaz olacak o da. Cam gibi kelime işleyecek. Ve o gün geldiğinde şiir yine egemenliğiyle bana teşekkür edecek ve kalplerde göz kırpacak.
Sevgi ve saygıyla... Şiirce günler dilerim sayın canlar...
E F T E L Y A...
(Akdenizi cebinde taşıyan şairbaz... )
(
Şairbaz başlıklı yazı
£FT€L¥@ tarafından
20.09.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.