TOPLUM OLARAK KAYBETTİĞİMİZ DEĞERLER
Toplumsal değerler belli bir toplumda oluşan,ortaklaşa kabul gören,duygu,düşünce ve kuralların uygulama biçimlerini yansıtan ölçütlerdir.
Genellikle örf ve adet,ahlak ve inançlara dayanır.
İnsan davranışlarının hangilerinin iyi,hangilerinin doğru ve yararlı olduğunu belirtir.
Saygı,sevgi,hoşgörü,vefa,dürüstlük,yardımseverlik,kardeşlik,dostluk,namus,sadakat,kadir kıymet bilme,dayanışma,yurtseverlik bilinen toplumsal değerlerdir.
Kaybettiğimiz o kadar çok değerlerimiz var ki,bunları anlatmaya sayfalar bile yetmez.
Toplumları ayakta tutan kültürleri ve değerleridir.
Toplum olarak bizim,kültürel ve ahlaki o kadar çok değerlerimiz var ama ne yazık ki; bunların bir çoğunu zaman içinde kaybettik ya da kaybetmek üzereyiz.
Günümüzde yaşam kalitesi arttıkça duyarlılık azalıyor.
Maddi değerler peşinde koşarken,o kadar çok manevi değerlerimizi kaybediyoruz ki,farkında bile değiliz.
Acaba neler yitirdiğimiz değerlerimiz?
Eskiden bayramlar vardı birlikte olmak için,insanların bir araya gelip hep birlikte hoş vakit geçirmek için,pek çok şeyi paylaşmak için.
Maalesef şimdi bayramlar yalnızlığa kaçış oldu,tatil için bir fırsat oldu.
Büyükler ise unutulur oldu.
Telefonla ne çok şeyi halleder olduk.
Daha dün gibi hatırlıyorum da;bizim kuşak uzak diyarlarda çalışırken,çocuklar küçükken bile her bayram memleketlerimize ailelerimizin yanına giderdik,hem de ne zorluklarla severek üstelik.
Henüz o yıllarda değil özel arabamız,otobüsler bile şimdilerdeki gibi lüks değildi.
Yollar tek şeritli,uzadıkça uzayan virajlı yollardı.
Daracık koltukta,çocuk kucakta,sigara dumanından buharlaşan camları ikide bir elimizle silerek,kah gecenin karanlığındaki aydınlığı,kah gündeki güzelliği seyre dalarken,kavuşma sevinci ve heyecanı içinde bir de bakmışız ki,bitmez sandığımız o yollar bitivermiş.
Eskiden valizler bile bize ayrı bir yüktü yola gidişlerimizde.
Yalnızca tutarak taşırdı eşlerimiz;tekerleri,çekme kolu gibi kolaylığı da yoktu.
Kavuşma anı;özlemlerin en güzel yaşanılan,çekilen tüm sıkıntılara değen tarafıydı,gözlerin bayramıydı.
Bayramlar küslerin barıştığı, insanların bir araya geldiği,toplumun bayramlaşma sayesinde kaynaştığı ve insani ilişkilerin geliştiği bir zamandır.
Eskiden akraba,hısım,eş dost,komşu ziyaretleri karşılık beklemeksizin mutlak yapılırdı.
Yani büyük bilinirdi,eli öpülürdü.
Güzel komşuluklar vardı,dost muhabbetleri arasında,insanları rahatlatan,mutlu eden.
Tek olan dünyada ne de güzel yaşanırdı huzur içinde hep birlikte.
Şimdi ise herkesin ayrı bir dünyası var.
Herkes kendi dünyasında mutlu olabileceğini zannederek başka dünyaları görmezden gelip yok sayabiliyor,umursamıyor,bencil takılıyor.
Toplum içinde yaşarken toplum kurallarına uymuyor,görmezlikten geliyor.
Eskiden anne babalarımıza gösterdiğimiz saygıyı mahallenin bütün büyüklerine de gösterirdik.O insanlar da gerektiğinde bir anne baba kadar olmasa da olanakları dahilinde yol gösterir ya da yardımcı olurlardı.
Evlerde pişirilen her ne varsa (bir tas çorba bile olsa)komşulara verilir,her zaman kadir kıymet bilinirdi.
Mahallede ihtiyaç sahipleri mutlaka herkes tarafından bilinir,gözetilir,yardım eli uzanırdı hiç durmadan.
İhtiyacı olan kişilerde elindeki olanla idare edip,sabredip,çalışıp kimseye el açmazdı,dilenmezdi,hırsızlık nedir bilmezdi.
Şimdilerde aynı apartmanda oturan insanlar yan komşusundan bile habersiz.
Kim hasta,kim yasta,kim ihtiyaç sahibi diye bilmek istemiyor,ilgi alanlarına da girmiyor zaten.
Yolda karşılaşsalar bile ne bir selam sabah var,ne de bir tebessüm,iki yabancı gibi.
Yaşlılara saygı azaldıkça azaldı,bakımı ise toplumsal bir sorun haline geldi.
Engelli insanlara karşı toplumsal duyarlılık gitgide maalesef eksildi.
Herkesin birbirine karşı güveni azaldı,şüphecilik arttı.
Varlıklarımız arttıkça,değerlerimiz azaldı.
Eskiden dillere destan olan sevdalar,şimdi etrafınıza bakın görün,ne alemde sevgiler?
Şimdilerde herkes yalnız,yoğun,yorgun ve tek başına.
Birbirine karşı seviyor gibi görünenler;gerçekte sevmeyen güvensiz,umutsuz,mutsuz,bencil,
hoşgörüsüz ve tahammülsüz.
En ufak bir anlaşmazlıkta nasıl da hemen yıkıyorlar sevgi duvarlarını.
Durum böyle olunca,küçük yaşta birbirinden soğuyan, kardeşlik,dostluk,komşuluk kavramlarını yitiren çocuklarımızdan büyüdüklerinde nasıl bir birliktelik bekleyebiliriz ki?
Geçmişten günümüze kadar gelen toplumsal değerlerimizi hızla kaybediyorken;toplum olarak kendimize bile yabancılaşmanın bizlere verdiği zararları fark edebilirsek,önce içimizdeki bize,sonra ailemize ve daha sonra da topluma faydalı,değerlerine saygılı,birbirini seven,anlayan,merhametli,hoşgörülü,bireyler olabilirsek ne mutlu hepimize.
AYLA CERMEN TÜFEKÇİ