Kim kimin umurunda ki !
Derinlerde çığlık, gökyüzünden düşüyor umutlar.
Yüklemsiz yaşamın cam kırıkları arasında sancılar bile
sancı içinde, ne gören var ne de duyan.
Kirpiklerin nemi de ağır geliyor kapaklara, feri kalmamış
bakışların ve onu ayakta tutan gecelerin.
İlk kez eller boşluğa düşüyor, kambur kapıda nöbette.
Sığınılan en kuytu yalnızlıklar dahi göçebe
kararsızlığında, derin darbenin artçıları yüzsüzlük tebessümünü kusuyor
iştahla.
Dip denilen giz bu olsa gerekti, film şeridi gibi herşey.
Dalgalarım öfkesinden kayaların yüzünü çizmeye başladı
sanki.
Nefes almaya tahammülü kalmamış rüzgar gibi savuruyor
kendini ve etrafında ne varsa.
Keskin sınavın ortasında sırattan başaşağı bir durum.
Yalancı duyguların sarmalında havlayan tasmasızların
kervanına çarpmadan,
Çarptığında ölemeden nefes vermek gibi bir şey.
Oysa nasılda naifti uzaktan duyulan müziğin sesi,
Gün batımında içilen şarabın sürgün ettiği yalnızlıkların
keyfi gibiydi.
Ağlamakta gülmek kadar sevinçli, kızmakta bir o kadar
kucaklayan aşktı.
Gelmişine yazılar yazdıran yer çekiminden uzağım şu
günlerde,
Sağırım kendime, umrunda değilken umrum salyalarına
notlar iliştirilen belki de kuduz misali,
Yanık bir türkünün hayaliyim.
Ayak uçlarına yıldızlar kayarken güzel düşünemiyor insan;
Belki zayıflığımdan belki de çok güçlü olduğumdan.
Bülent Kaya
05/10/2014/İstanbul